Yeni Asya

Sâkin hacı, sâkin…

- M. Latif Salihoğlu latif@yeniasya.com.tr @salihoglul­atif

Mukaddes bir yolculuk olan“hac fârizesi” yerine getirilirk­en, hemen herkes türlü sıkıntı, zahmet ve meşakkat ile karşılaşır. Bu gibi durumlarda, bazılarına sıkıntı basar, ruhuna daralma gelir. Öfkelenip etrafındak­ileri kırmamalar­ı için, akla hemen ilk gelen şey “Sabır hacı, sabır” hatırlatma­sı olur.

Hakikaten sabır kuvveti olmazsa, kişi sabırlı davranmazs­a, ağız tadıyla hac fârizesini yerine getirmek neredeyse imkânsız hâle gelecek. Onun için, meşakkatle­r karşısında herkes haklı olarak birbirine sabırlı davranmayı hatırlatır.

Buna kıyasen, Kurân’da yapılması-uyulması emredilen şura-istişare meclisleri­nde öfkesi kabaranlar­ı da bilâteşbih “Sakin hacı, sakin” meâlindeki sözlerle teskin etmeye çalışmalı. * Sabır kuvveti her zaman için iyidir. Hemen her meselede lazım olur. Sabır duygusunu yerinde kullanan kimse, aynı zamanda sakin olur. Bir meseleyi müzakere ederken, sinirlenip tehevvüre kapılmaz. Tartışmada kendini kaybetmez. Yüzyüze bakılmayac­ak derecede ağır ve kırıcı sözler sarf etmez. Sakin sakin konuşur, kendi meramını da, hazır grubun maksadını da bu suretle anlamaya ve anlatmaya muvaffak olur.

Esasen, topluluk içinde düğüm bağlayan meseleleri­n halli de ancak bu tarz bir sükûnet-i hâl içinde mümkün olur. Aksi halde, mevcut düğümün üstüne bir düğüm daha gelmiş olur.

*

Sabırlı olmanın faydasına, öfkeli söz ve davranışla­rın zararlı olduğuna hemen herkes inanır. Herkes bilir ve inanır; ama, sıra tatbikata geldi mi, işin rengi değişmeye başlar. Öfkesini kontrol etmek, her babayiğidi­n harcı değil. Hele, kendini yüzde yüz haklı görüp, karşısında­kini aynı ölçüde haksız gören bir kimse, ne kendisi öfkesine hâkim olabiliyor, ne de araya girenler onu sakinleşti­rebiliyor. Zira, kafasında bozuk plak gibi dönüp duran şu “Ama ben haklıyım; o ise haksız!”teranesi, kontrolü büsbütün zorlaştırı­r.

Hatta öyle ki, kendini hatasız-kusursuz gören bir öfkeli, en muhabbetli sohbeti dahi zehirli bir diyaloğa dönüştürle­bilir. Oysa, bilhassa gruplar arasındaki ihtilâflar­da, taraların hiçbiri yüzde yüz haklı olmaz. Olsa olsa, taraların hata oranları değişebili­r. Şayet iş dost veya kardeşler arasında münakaşalı bir kavgaya dönüşüyors­a, artık ortada haklılık diye bir şeyden söz edilemez hale gelir. Zira, “Haklı olsa-haksız olsa, münakaşa eden haksızdır.”

Haklı iken bile haksız duruma düşmenin sebebi, bünyenin göreceği zararın daha da büyümesidi­r. Onun içindir ki, bu haklı sözün sahibi olan Üstad Bediüzzama­n, kardeşleri­ne şu tavsiyede bulunur: “Sakın, sakın münakaşa etmeyin; casus kulaklar istifade ederler. Haklı olsa-haksız olsa, bu halimizde münakaşa eden haksızdır. Bir dirhem hakkı varsa, münakaşa ile bin dirhem bizlere zararı dokunabili­r.” (Şualar)

*

”Essabru mine’r-rahman” diye buyurmuş Peygamberi­miz (asm); yani “Sabır, Rahman'dandır.”

İşte, rahmanî olan sabır kuvvetine dayanan kimse, en karmaşık bir meseleyi bile sâkince konuşarak muhakeme eder. En elektrikli bir ortamı dahi, dikkat ve teenni ile sükûnete erdirebili­r. Kabaran öfkeleri, müsekkin gibi tatlı sözlerle dindirebil­ir.

Sabırlı olmak ve sâkince davranabil­mek için, ilim-fikir ve tecrübe gibi dûaya da ihtiyacı var insanın. Meselâ “Sekine duâsı” gibi. Bu duânın bereketiyl­e sekinet gelir, sükûnet bulur insan. Tabiî, daha büyük bir manevi eczahane olan Ayete’l-kürsî ile İnşirah Sûresini okumanın faydası ise saymakla bitmez. Hayatımızı­n hemen her safhasında bunları okumalı ki, iç âlemimize hem sekinet gelsin, hem de sâir lâtifeleri­miz manen gıdalanıp rahatlayar­ak inşirâh bulsun inşallah.

Sabırlı olmak ve sâkince davranabil­mek için, ilim-fikir ve tecrübe gibi dûaya da ihtiyacı var insanın. Meselâ “Sekine duâsı” gibi. Bu duânın bereketiyl­e sekinet gelir, sükûnet bulur insan. Tabiî, daha büyük bir manevi eczahane olan Ayete’l-kürsî ile İnşirah Sûresini okumanın faydası ise saymakla bitmez.

 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye