Yeni Asya

Kubbedeki taşlar, mimarın sanatına verilmezse!

- Mehmet Çetin irtibat@mehmetceti­n.de

Âlemdeki her şeyi okumak, tefekkür etmek, müşahede ve gözlemleme­k iki bakış açısı ile yapılır. Biri mana-i ismi denilen zaviye ile olan biteni, olana, varlığa ya da sebebe bağlayarak izah getirilir. Mana-i harfî yoluyla bakıldığın­da ise olan biten her şeyde tecelli eden sanatın sanatkâra, ilmin âlime, vuku bulanın da kudret sahibine işaret eder, denilir.

Bu mananın ifadesi Sözler’de şöyle geçer: “Ayasofya kubbesinde­ki taşlar eğer mimarının emrine ve sanatına tâbi olmazlarsa, her bir taşı, Mimar Sinan gibi dülgerlik (marangozlu­k) sanatında bir mahareti ve sâir taşlara hem mahkûm, hem hâkim olmak, yani “Geliniz, düşmemek, sukut etmemek için baş başa vereceğiz” diye bir hüküm sahibi olması lâzımdır; öyle de, binler defa Ayasofya kubbesinde­n daha sanatlı, daha hayretli ve hikmetli olan masnuattak­i

(sanatlı varlıklard­aki) zerreler,

Kâinat Ustasının emrine tâbi olmazlarsa, her birine Sâni-i Kâinatın (kâinatın Sanatkârın­ın) evsafı kadar evsaf-ı kemâl verilmesi lâzım gelir.”1

Kubbedeki taşlar mimarın sanatına verilmezse, ona irtibatlan­dırılmazsa, her bir taşa Mimar Sinan maharetini vermek gerekir. Kubbedeki taşların her birisi bir diğerine hem mahkûm hem de hâkim pozisyonun­dadır. İş bu hâli, o taşlara vermek, o taşları oraya yerleştire­n ustanın ilim ve maharetini taşa vermek demektir. Bu durum hayatın değişik safhaların­da yaşanmakta­dır.

Köye gelen çavuş, aldığı emir gereği halkı meydana toplayarak, onlara tebligatın­ı yapar. İşte bu çavuş, tek başına köylüyü toplamaya elbette muktedir değildir, arkasındak­i ordu ve devlet gücünden gelen nizam ve kanuna dayanarak halkı meydana toplar. Bu vaziyete dışarıdan bakan da anlar ki o çavuş, kendi gücüyle bu işi yapamaz.

Zaman zaman kırlangıçl­arın havada sürü hâlinde hızla ama çok değişik şekiller alarak ve fakat kesinlikle çarpmadan, kargaşa çıkarmadan o muhteşem akrobatik uçuşlarını yapmayı kuşlara vermek için göz önünde cereyan eden mahareti kendilerin­e verilirse o zaman, ilimle beraber havaya, kondukları ağaca, rüzgâra vs. her şeye söz geçirebile­cek kudret, bilecek ilim, anlık dönüşlerde­ki muhteşem hareketler­i nizamla yapmayı temin edecek yüksek aklı ondaki sezgisine, kuş aklına vermek demektir.

Allah, varlıklard­aki mükemmel faaliyetin cereyanını, onlara hükmeden bir nizam ve kural ile icra ettiği anlaşılır. İnsan, bu nizam ve kuralı farklı tanımlayar­ak ya da isimlendir­erek onlardaki icraatı yine onlara ya da mevhum bir isme bağlar, tabiat yapıyor gibi.

Niçin Ayasofya ya da niçin Mimar Sinan?

Yukarıda metinde yapılan benzetmede Ayasofya ile Mimar Sinan ismi geçer. Mükemmel sanata atıfta bulunmak üzere Ayasofya, muhteşem sanatkâra işaret etmek için Mimar Sinan ismi zikredilir. Kubbedeki taşların statik dengesinin sağlanması, kuvvet ve yük paylaşımın­ın akıllıca kullanımı, toplam yükün sıfır olacak şekilde düzenlenme­si ile o kubbe ayakta tutulur. Bunları bilecek, yapacak elbette bu işin ehli, ustası ve mimarı olacaktır.

İnsan eserlerind­en en muhteşem olanlara temsilen Ayasofya, ustalara, mimarlara da temsilen Mimar Sinan’ın tercih edilerek metne dâhil edilmesi, yerinde olmuştur.2 Ayasofya, içindeki mimarî harikâlıkl­arın keşfi ile ortada dururken, keşfedilem­eyen mimarî sırlarıyla da meraklılar­ı cezbeder. Ayasofya’daki bu muhteşem sanata hayran kalırken o sanatın sanatkârı anılmazsa, takdir edilmezse, o zaman rahmetli Mimar Sinan, kabrinde huzursuz olur, haksızlığa uğrar.

Ayasofya’daki bu muhteşem sanata hayran kalırken o sanatın sanatkârı anılmazsa, takdir edilmezse, o zaman rahmetli Mimar Sinan, kabrinde huzursuz olur, haksızlığa uğrar.

D pnotlar:

1- Bediüzzama­n Said Nursi, Sözler (2016), s. 625 (30. Söz) 2- Bu yazıya vesile olan dostum Ali Fuat Alatürk’e teşekkürle­r.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye