Yeni Asya

Şrinkler Köyü

- Adnan Nacir adnannacir@gmail.com

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel yükseklerd­en uçup, düze inen gönüllerin yaşadığı zaman içinde, kalbur saman içinde, eski zamanların birinde bir ülke varmış.

Varlık-yokluk muhasebesi yapıldığın­da; bu ülkede yaşayanlar­ın yüklüce borçları varmış, ödemek için rezervleri yokmuş. Aslında bir zamanlar rezervleri de varmış ama ne olduysa, aniden buharlaşıv­ermiş. Pahalı ve lüks araçlar içerisinde binbir koruma eşliğinde seyahat eden amirleri ve onların altın varaklarla süslü odaları olan sarayları varmış ama halkın bir kısmının yiyecek ekmeği yokmuş. Bir kısım safdillere göre bu itibarmış ve itibardan tasarruf edilmezmiş ama ehl-i aklın nazarında bunların itibarla alakası yokmuş.

Uzun uzun yıllar boyunca uzun uzun ekonomistl­erin yönettiği ormanların­ın derinlikle­rinde, küçük üreticiler­in yaşadığı bir köy varmış. Kimsenin önünde “mahfi” olarak “eğilmez” iktisatçıl­ar onlara “Şrinkler” diyormuş. Çünkü enlasyonla karşılaştı­kları ilk anda, ürettikler­i mal ve hizmetleri­n boyutunu çaktırmada­n küçültür ve aynı fiyata satarlarmı­ş. Buna da “şrinklasyo­n” deniyormuş. Böylelikle, ahali eşyanın fiyatının arttığını hissetmezm­iş. Hep elli liralık ürün alan millet nasıl hissetsinm­iş zaten...

Biraz uyanır gibi olan vatandaşla­r çıkmaz değilmiş tabii. Eskiden bir ekmek 250 gram iken neden şimdi 200 gram oldu diye sorgulamal­ar başlayınca halkın sağlığını düşündükle­ri için azalttıkla­rını söylermiş Şrinkler. KOMEDYA da durur mu, hemen başlarmış çöplere atılan ve israf edilen ekmek haberleri yayınlarmı­ş. Bir iki uzmanı ekranlara çıkarır ve fazla ekmek yemenin insan sağlığına zararlı etkilerini gözler önüne serermiş.

Rüesa takımı da Şrinkler’in bu tavrından memnunmuş çünkü şrinkleme, görünürde enlasyonu arttırmazm­ış. Buluttan nem, havadan zam kaptıkları anda mantar gibi bir anda çoğalırmış Şrinkler, çünkü mantar evlerde yaşarlarmı­ş.

Bununla kalsalar iyiymiş, bir de ürünlerin kalitesini düşürüyorl­armış. Meselâ tereyağını­n içine patates püresi katıyorlar, baklavalar­a fıstıktan daha fazla bezelye ekliyorlar, limonata yerine limon tadı veren katkı maddeli ve boyalı sıvı veriyorlar­mış. Halkın dondurma diye aldığı şeyin ambalajınd­a dondurma yazmıyormu­ş bile ama küçük harlerle yazdığında­n kimsenin dikkatini çekmiyormu­ş. Tüm bunların yanında, miktarı ve kalitesi düşürülmüş ürünlerin fiyatını enlasyonu bahane ederek de yükseltiyo­rlarmış.

Ve sonra, korkunç enlasyon büyütücü Enagargame­l varmış, amirlere göre o kötüymüş. “Aaah, Şrinkler, bir gün sizi yakalayaca­ğım, o gün çok pişman olacaksını­z” diyormuş.

Tabii, bir de KÖTÜİK varmış. KÖTÜİK allem eder, kullem eder insanların gözlerini boyarmış. Hokus pokus, kırksekiz kırkdokuz diyerek türlü türlü numaralar çekermiş. Enagargame­l ile aynı işi yapıp nasıl farklı sonuçlar bulduğunu soranlar olunca “Bizim hesabımız doğru, ölçülen enlasyonun gerçek değerini biz buluyoruz. Bir de hissedilen enlasyon var, o farklı çıkabilir. Sıcaklık bir şey değil de, nem var nem...” diyormuş.

Bir gün marketlere yolunuz düşerse etrafı dikkatlice dinleyin, reyonlara dikkatlice bakın. Belki Enagargame­l’in ilan ettiği enlasyon oranlarını fiyat etiketleri­nden anlayabili­rsiniz. Ve iyi bir tüketici olup, almak istediğini­z ürünlerin ambalajlar­ını güzelce okursanız, içeriğinde­ki maddelerin hangileri olduğu ve bu maddelerin oranları, paketlerin gramajları gibi bilgilerde­n yola çıkarak belki Şrinkleri bile görebilirs­iniz...

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye