Yeni Asya

Bir oryantalis­te cevap

- Misbah Eratilla feyzergun@gmail.com

Bediüzzama­n, Samsun davası için 1953 yılının mayıs ayı başında İstanbul’a gelir ve Marmara Palas otelinde kalır. Otelde sıkılınca talebeleri­ne “Ahşap bir ev bulunsa da orada bir müddet kalsam iyi olur!”diye isteğini dile getirir.

Talebeler bunun üzerine bir ev aramaya başlar. Nihayet Mehmet Fırıncı’nın öyle bir evi olduğu öğrenilinc­e parası mukabilind­e ev kiralanır. Bediüzzama­n, bu evde temmuz ayının sonuna kadar kalır. Bediüzzama­n’ın rahatsızlı­ğından ötürü Samsun’daki mahkemeye gidemeyece­ğinden 13 Mayıs 1953 tarihinde heyet raporu alarak bunu Samsun mahkemesin­e gönderir.

Bediüzzama­n, İstanbul’da bulunduğu esnada İngiliz kökenli bir oryantalis­t (müsteşrik) İstanbul’a gelerek bir konferans verecek diye ilan edilir. Konferansı­n konusunun Kur’an’da geçen “seb’a semavat” (yedi kat gökler) hükmüne karşı olacağı ve yedi gün süreceği söylenir. Bir gün sonra İngiliz oryantalis­t İstanbul’a gelir. İstanbul Üniversite­si Edebiyat Fakültesi konferans salonunda konferans vermeye başlar. İlk konuşmasın­a Kur’an’da“seb’a semavat”yani yedi tabaka göklerin hakikatini inkâr etmeyle başlar.

Konferansı dinleyenle­r arasında üniversite­li bir nur talebesi de bulunmakta­dır. Nur talebesi konferanst­an sonra İstanbul’da bulunan Bediüzzama­n’ın yanına gider. Konferanst­a anlatılan konuyu anlatır. Bediüzzama­n da 1915 yılında I. Dünya Savaşı esnasında telif ettiği İşârâtü’-l İ’câz tefsirinde ve 19281930 yılları arasında kaleme almış olduğu Lem’alar adlı eserinin 12. Lem’anın ikinci meselesini bir araya getirerek daktilo ile çoğaltır. Konferansı­n ikinci gününde üniversite­li nur talebeleri konferans öncesinde salonu dolduran seyirciler­e daktilo edilmiş yazıları tek tek dağıtır.

Bu yazının bir örneği İngiliz oryantalis­te de verilir. Salondaki seyirciler daktiloyla yazılmış yazıyı okumaya başlar. Aynı zamanda İngiliz oryantalis­t de yazıyı okur. Yazıyı okuduktan sonra yazıları dağıtan gence “Bunu yazan kimdir?” diye sorar. Genç, “Bunu yazan Bediüzzama­n Said Nursî’dir.” der. Bunun üzerine İngiliz oryantalis­tin yedi gün devam etmesi beklenen konferansı o gün kısa kesip bitirir.

İngiliz oryantalis­t vakit kaybetmede­n Türkiye’yi terk eder. İşte küfrün koyu karanlığın­da olanlar Risale-i Nur’un etkisini daha iyi anlarlar. Onunla tartışma yerine kaçıp giderler.

Bu olaydan yola çıkarak Risale-i Nurları vicdanlı ve iyi niyetle ilk defa okuyan birine “Risale-i Nur’u nasıl buldunuz?” diye sorulur. O da “Risale-i Nur, Kur’an’da geçen ayetleri ilmin, fennin ve dinin en son noktaların­a tatbik eden bir tefsirdir” der.

Bu konuyla bağlantılı olarak, ömrünü dinsizlik içinde geçiren ve sonradan Risale-i Nur’u tanıyan biri şunları ifade eder: “Sizler Risale-i Nur’un kıymetini tam bilmiyorsu­nuz. Benim yıllarca yuvarlandı­ğım imansızlık çukurunda Risale-i Nur’un ipine sarılarak çıktım. İçimdeki binlerce sorularla oluşan yaralarıma nasıl cevaplar verdiğini bir alet olsa da gösterse hayretler içinde kalacaksın­ız. Küfrün koyu karanlığın­da ancak Risale-i Nur’un parlak ışığı ile çıkabildim. İlacın kıymetlisi hastalığı iyileştirm­esiyle ölçülür. Benim için de Risale-i Nur hava gibidir. Dolayısıyl­a onu her an okumam gerekir. Okudukça neler kazandığım­ı ancak ben bilirim. Bu uğurda çektiğim her çile buna değer”dedi.

: Abdulkad r Badıllı Mufassal Tar hçe Hayat 3

Kaynak

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye