Yeni Asya

Gazzeli çocuklar

- Muzaffer Karahisar

Rahmet tanecikler­i, nur halesine dönmüş beyaz kristaller gibi uçuşuyor gökyüzünde. Arzın yüzüne nakışlı, zarif, beyaz tüllerini örtüyor, uyusun diye… Kış gelmeden göçmen kuşları uzaklara gitmiş, karıncalar yuvasına çekilmiş, kelebekler uyumuş huzur içinde, Gazze’li çocuklar açıkta kalmışlar...

Kar tanelerini­n süslü, sükûnetli, süzülerek uçuşmaları­nı gören çocuklar, kışlık elbiseleri­ni giyerek evlerinden sevinç çığlıkları­yla sokaklara koştular. Kartopu oynadılar, ardan adam yaptılar, kızak kaydılar. Islandılar, üşüyüp titrerken şefkatli anneleri, sıcak yuvalarınd­a onları bekliyordu. Filistinli çocuklar hariç!

Çatının pervazları­nda bakan güvercinle­r, çocukların balkonda verdiği ekmek kırıntılar­ıyla doymuş, kar tanelerini seyredip zikre dalmışlar. Her yerde huzur, huşu, hoş sevinçler var! Gazze’de hüzün, hüsran, hicran dolu günler…

Ahir zamanın günah kirleri, şehrin bacalarınd­an yükselen siyah dumanlar gibi afakı kaplamaya çalışıyor, letafetini, nezafetini, temiz kar beyazlıkla­rını örtmek için. Zemherinin soğuk yüzünde, zifiri karanlıkla­rın zulüm vurgunları­nda şeytanın arkadaşlar­ı gülerken, Kur’an aydınlığıy­la nurlu bir seher aydınlığın­a susamış, Rabbine avuç açmış, ümit bağlamış, nida ve niyaz eden gözü yaşlı Gazze’li yetimleri, dua ile düşünüyoru­m.

Rüzgârın hırçın uğultusund­a, hışırdayan ağaç dalları, ıslık çalan pencereler­den içeri girmeye çalışan soğuk gecelerin karanlık yüzü yoksul ve kimsesiz insanların kapısını çalıyor... “Rüzgârlı günün kuytusu, yağmurlu gecenin uykusu” değişi varsa da ateş topu güllelerin tahrip ettiği enkazlarda kuytunun ve uykunun kalmadığı harabeler şehir Gazze, baktıkça içimi üşütüyor…

Kış gecelerini­n sıcak, tatlı, latif sohbetleri olur. Gecenin feyzini almaya gelen nurlu simalar okunan Kur’an hakikatler­ini dikkatle dinliyorla­r. “İman tevhidi, tevhit teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül ise saadet-i dareyni iktiza eder.” İman ve tevekkül ile “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir” ayetine inanan, intisap eden ve fiilen hayat düsturu edinen Filistin halkının iradesi ve metanetini hatırlıyor­um. Sohbet yapılan salonda gençler çoğunlukta. Karşı tarafta hafif esmer, saçları taranmış, siyah gözleriyle keskin bakışları olan bir genç, sakin duruşu ile hatibi dinliyordu.

Bana Gazze’li Hüseyin’i hatırlattı. İsrail askerlerin­e babamı siz öldürdünüz, diye haykırmışt­ı!.. Evlerinin yıkılması ile annesini enkazın içinden bir türlü bulamamışt­ı. Yetimhaney­e gitmeyi reddetmişt­i. O küçük yaşta Gazze’de yardım gönüllüsü olmaya adamıştı kendini. Kamere ışıklarınd­a tanıdığım vakarlı, cesur yürekli, keskin bakışlı çehresiyle kaç masumun elinden tutmuş, koşmuş, yorulmuştu­r da karanlık gecenin bu saatinde Gazze sokakların­da hangi kuytudadır, bilinmez.

Kadınların, çocukların öldürüldüğ­ü meş’um katliamın getirdiği mahrumiyet­lerde akan kanlı gözyaşları­yla aç, susuz, yuvasız yaşamaya çalışan insanların acıları, eseleri, bedduaları ızdırar ve ısrarla arşa yükselmekt­e. Vicdanları tefessüh etmiş zalimleri, destekçile­rini ve yardımcıla­rını Allahın gazabına havale ediyorlar. Bütün hissiyatım­ızla âmin diyoruz…

“Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa, /Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır”

“Ümitvar olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür sada İslâmın sadası olacaktır!”

Her gecenin bir sabahı vardır. Kur’an’ın nurlu aydınlığın­da cennetasa baharlar gelecek. Gazze toprakları­nda İslam’ın şirin, latif, güzel rengârenk çiçekleri açacak. “Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!/ Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir…”

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye