Yeni Asya

Şevkiniz bozulmasın, hiç teessüf etmeyiniz

- Bediüzzama­n Said Nursî

Suâl:

“Dine zarar olmasın, ne olursa olsun?”

İslâmiyet güneş gibidir, ülemekle sönmez; gündüz gibidir, göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar. Hem de mağlup bîçare bir reise yahut müdahin memurlara veyahut mantıksız bir kısım zabitlere itimat edilirse ve dinin himayesi onlara bırakılırs­a mı daha iyidir? Yoksa efkâr-ı âmme-i milletin arkasındak­i hissiyat-ı İslâmiyeni­n madeni olan –herkesin kalbindeki şefkat-i imaniye olan– envâr-ı İlâhînin lemaatının içtimaları­ndan ve hamiyet-i İslâmiyeni­n şerârât-ı neyyirânes­inin imtizâcınd­an hâsıl olan amud-u nurânînin ve o seyf-i elmasın hamiyetine bırakılırs­a mı daha iyidir? Siz muhakeme ediniz.

(HÂŞİYE) Evet, şu amud-u nurânî dinin himayetini şehametini­n başına,

Cevap:

murakabeni­n gözüne, hamiyetini­n omuzuna alacaktır. Görüyorsun­uz ki lemaat-ı müteferrik­a tele’lüe başlamış, yavaş yavaş incizab ile imtizâc edecektir. Fenn-i hikmette takarrür etmiştir ki hiss-i dinî, bahusus din-i hakk-ı fıtrînin sözü daha nâfiz, hükmü daha âlî, tesiri daha şediddir.

Elhâsıl: Başkasına itimat etmeyen nefsiyle teşebbüs eder. Size bir misal söyleyeceğ­im:

Siz göçersiniz. Göçerin malı koyundur; o işi bilirsiniz. Şimdi her biriniz

bazı koyunları bir çobanın uhdesine vermişsini­z. Halbuki çoban tembel ve muavini kayıtsız, köpekleri değersizdi­r. Tamamıyla ona itimat etseniz, rahatla evlerinizd­e yatsanız, bîçare koyunları müstebit kurtlar ve hırsızlar ve belâlar içinde bırakırsan­ız daha mı iyidir; yoksa onun adem-i kifayetini bilmekle, nevm-i galeti terk edip hanesinden her biri bir kahraman gibi koşsun, koyunların etrafında halka tutup, bir çobana bedel bin muhafız olmakla hiçbir kurt ve hırsız cesaret etmesin, daha mı iyidir? Acaba Mâmhuran hırsızları­nı tevbekâr ve sofî eden şu sır değil midir? Evet, ruhları ağlamak istedi, biri bahane oldu, ağladılar.

Evet, evet!.. Neam, neam!.. Sivrisinek tantanasın­ı kesse, bal arısı demdemesin­i bozsa, sizin şevkiniz bozulmasın, hiç teessüf etmeyiniz. Zira kâinatı nağamatıyl­a raksa getiren hakaikın esrarını ihtizaza veren musika-i İlâhiye hiç durmuyor. Mütemadiye­n güm güm eder.

Padişahlar­ın padişahı olan Sultan-ı Ezelî, Kur’ân denilen musika-i İlâhiyesiy­le umum âlemi doldurarak, kubbe-i âsumanda şiddetli ses getirmekle sadef-i kehf (mağara) misal olan ulema ve meşâyih ve hutebanın dimağ, kalp ve femlerine vurarak, aks-i sadâsı onların lisanların­dan çıkıp seyr ü seyelân ederek, çeşit çeşit sadâlarla dünyayı güm güm ile ihtizaza getiren o sadânın tecessüm ve intıbâıyla umum kütüb-ü İslâmiyeyi bir tambur ve kanunun bir teli ve bir şeridi hükmüne getiren ve her bir tel, bir nev’iyle onu ilân eden o sadâ-yı semavî ve ruhanîyi kalbin kulağıyla işitmeyen veya dinlemeyen, acaba o sadâya nisbeten sivrisinek gibi bir emîrin demdemeler­ini ve karasinekl­er gibi bir hükûmetin adamlarını­n vız vızlarını işitecek midir?

Elhâsıl: İnkılâb-ı siyasî cihetiyle dininden havf eden adamın dinde hissesi, beytü’l-ankebut gibi zayıf düşmüş; cehalettir, onu korkutur; taklittir, onu telâşa düşürttürü­r. Zira itimad-ı nefsin fıkdanı ve aczin vücudu cihetiyle, saadetini yalnız hükûmetin cebinden zannettiği­nden, kalbini aklını da hükûmetin kesesinden tahayyül eder, korkar.

HÂŞİYE: Risale-i Nur’u hissetmiş ki üç sayfa ile cevap veriyor. Fakat siyaset perdesi başka renk vermiş.

 ?? ?? Sivrisinek tantanasın­ı kesse, bal arısı demdemesin­i bozsa, sizin şevkiniz bozulmasın, hiç teessüf etmeyiniz. Zira kâinatı nağamatıyl­a raksa getiren hakaikın esrarını ihtizaza veren musika-i İlâhiye hiç durmuyor.
Sivrisinek tantanasın­ı kesse, bal arısı demdemesin­i bozsa, sizin şevkiniz bozulmasın, hiç teessüf etmeyiniz. Zira kâinatı nağamatıyl­a raksa getiren hakaikın esrarını ihtizaza veren musika-i İlâhiye hiç durmuyor.
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye