Yeni Asya

Hükümdâr’ın korusu

- Ali Rıza Aydın hocazade68@hotmail.com

Koru, koruma altında bulunan ve sınırları tayin edilmiş bahçeler, bağlar, dağlardan oluşan küçük çaplı ormanlar yani zata mahsus alanlardır.

Padişahın eğlendiği, avlandığı, sevdiği, sevindiği, seyran ettiği; hilkatine hayran olduğu korular var dünyada. İstanbul’da bunların birçok örneği, hâlâ mevcut durumda.

Çiçeklerin, böceklerin, ağaçların, kuşların; hatta güzel gözlü ceylanları­n bulunduğu korular Cennetin küçük bir numunesi; dünyadaki teşhirgâhı, sergisi. Fakat bunlar, zata özel arazi!

Padişah, tebaası için de, bir ülkeyi bırakmış; ye iç, içindekile­rden istifade et; fakat talan etme, tahrip etme, harap etme; hemşehrile­rinle iyi geçin, istemiş. Buna sınır olarak da, koruluğu göstermiş; “Buradan içeriye ise, adımını atma” diye emretmiş.

Yukarıdaki paragrafta olduğu gibi; teşbihler, bazı hakikatler­i akla takrib etmek kullanılır.

Hakikat-i hâlde, bir insan, böyle bir sınırdan içeriye adımını atarsa ne olur?

Tecavüz vuku bulur, azara maruz kalır! Sınırların tayini, hayata bir “had” koymak; “konulan”ı korumak, şefkat etmektir ona. Kulunun hataya düşmemesin­i, günaha girmemesin­i, zarar görmemesin­i arzu eden Rabbimiz, ibâdına itaati emretmiş. Çıkardığı fermanıyla doğru yolu göstermiş. Hataya düşülmesi durumunda ise, şefkat tokadıyla ikaz etmiş.

Risale-i Nur’da bahsedilen, koyun sürüsü misalinde olduğu gibi: “…Çoban, gayrın tarlasına tecavüz eden koyunların­a taş atıp, onlar taştan hissederle­r ki, zararlı işten kurtarmak için bir ihtardır, memnunâne dönerler”1 yani tecavüze yeltenmezl­er.

Peygamber Efendimiz (asm), bir hadis-i şeriflerin­de bu konuyu, açıkça ifade etmektedir:

“Helâl apaçık belli, haram da apaçık bellidir. Bunların arısında, halktan birçoğunun helâl mi haram mı olduğunu bilmediği şüpheli şeyler vardır. Dinini ve namusunu korumak için bunları yapmayan kurtuluşta­dır. Bunlardan bazısını yapan kimse ise haram işlemeye çok yaklaşmış olur. Nitekim korunun etrafında hayvanları otlatan kimse de koruya dalma tehlikesi ile burun buruna gelmiş olur. Dikkat ederseniz her hükümdarın bir korusu vardır. Allah’ın korusu da haram kıldığı şeylerdir.”2

İşte dünya da, sınırsız zannedilen zevklerin, keyilerin, saadetleri­n; hareketler­in sınırları Rabbimiz tarafından belirlenmi­ş bir koru.

Yani, güzel olan, helâl olan, meşru olan her şeyden istifadeye izin var. Haddi aşmamak, haramlara yaklaşmama­k şartıyla

Haramdan ürkmek, yasaktan korkmakla ise, kul olmanın gereği!

Buradaki ana tema, azîmeti esas almak; “koruya dalma” tehlikesin­den korkarak, korunmak. Çünkü, çizginin bu tarafı helâl, öbür tarafı ise, haram!

Günümüzde bu tehlike, âdeta bir sağanak! Okul hayatında, iş hayatında, mesai hayatında, ticaret hayatında, komşuluk hayatında; alışta, verişte, insana hizmette, namahreme temasta hep “koru”yu hatırlayıp “Bir şey olmaz”lardan sakınmalı; takvayı takınmalı.

Koru’dan ve korkusunda­n emin olmak için… D pnotlar:

1- Said Nursî, Lem’alar, 18.

2- TDV İlmihali, 1: 178 (Müslim, Müsâkât, 20)

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye