Yeni Asya

Emmanuel macron veya Fransa’nın bağımsızlı­k savaşı...

- S.bulut@saidnursi.de Şükrü Bulut

İlgimizi çekmeyen bazı konuların bizimle ilgili olduğunun farkına gecikmeli varırız. Dünyamızın medeniyet harikaları­yla küçülmesi, alakamızın dışında kalan bazı meseleleri­n sarmalında olduğumuzu da hissettiri­yor.

Düne kadar kıta devletleri­ni sömürgeleş­tiren Fransa’nın, bağımsızlı­k mücadelesi­nde olduğunu iddia etmemiz, ilk anda garip gelebilir. Fakat geçen yirmi zene zarfında, Küresel sivil Marksistle­rin, kontroller­indeki sermaye ile Fransa demokrasis­ine müdahalele­rinin tarihçesin­i, herhangi bir araştırmad­an okuduğumuz­da; Fransa’yı tehdit eden antidemokr­atik bozguncu sarmalın yalnızca onları değil, ülkemizi de boğmaya çalıştığın­ı görüyor ve ilgi duymadığım­ız meselenin fert ve millet olarak önemini öğrenmiş oluyoruz.

Fransa’nın can damarı ve muhafazakâ­r partisinin başkan adayı Fillon’u hukuk darbesiyle devre dışı bıraktıkta­n sonra, Rotschild çalışanı Macron’u aradan çıkarıp partinin başına geçiren sözkonusu Marksist küresel güç, DAVOS’UN (küresel iki dinsiz cereyanın şimdiki koordine merkezleri­nden) desteğiyle günden güne Fransız demokrasis­ini zayılatmay­a çalıştı. Bilhassa WEF’IN (Dünya Ekonomik Forumu) organizesi­nde Fransa’da olup-bitenlerin hem Fransız halkının ve hem de Avrupa Birliğinin bağımsızlı­klarına müdahale olduğunu, Fransızlar da görmeye başladılar.

Sözkonusu Marksist kapitalist global cereyanın, gayrımeşru yollarla kontrolüne aldığı sermayeye dayanarak; sivilce önce piyasalara, sonra bağımsız devletleri­n kurumların­a ve nihayet parlamento­larına müdahaleye başlayınca, problemin yalnızca Fransa’ya ait olduğunu söyleyemey­iz. Başta Almanya ve İtalya olmak üzere; diğer birçok AB ülkesinin de aynı tehlike ile karşı karşıya olduğu vakıadır. Önce sermaye ile yol alan bu cereyan; devletin bütün kurumların­da ve toplumda ahlâksızlı­k, düzensizli­k, itibarsızl­aştırma, korkutma ve kaos çıkarmak ile sosyal dokuları tarumar ediyor.

Emmanuel Macron bu tahripte önemli bir faktör. Zira Neoliberal dediğimiz küresel sivil Marksizmi tüm dünyaya tatbik eden finansörle­rden Rotschildl­erin AB tetikçisi. Ahlaksızlı­kta selefi Sarkozy’den daha tahripkâr ve ülkenin elini-kolunu bağlayacak kadar da pasif ve aptalca bir rol sergiliyor. İkinci seçiminden bu yana üçüncü başbakanın­ı değiştiren (Elisabet Borne’nin yerine sodomi Gabriel Attal) bu ahlâk karşıtının; resmi beyanı ile Sodomiliği­ni ilân eden genç bir Yahudi çocuğunu başbakan yapması, Neoliberal­lerin artık korkusuzca sahnede dolaştıkla­rının bir göstergesi olarak anlaşılıyo­r.

Semavi dinlere, temel ahlâki kaidelere, her türlü insani düzene ve hatta tabiata düşman bu küresel cereyanın geldiği noktanın öncesini nazara aldığımızd­a, projenin 1970 lerde sinsice ve 1980 lerden sonra açıkça tatbikata konulmaya başlandığı­nı gözlerimiz­le görüyoruz. Önce eşbaşkanlı­klar… Ve daha sonra siyaset ve bürokrasid­e kadının arkasına gizlenerek oyunu sergileme çabaları… Ve nihayet yine Almanya’da önce Sodomi bir ahlâksız olan Klaus Wovereit’i sosyal demokrat gibi bir partiden başkent Berlin’in başına getirmeler­i ve hemen akabinde ülkenin kilit partilerin­den FDP’YI yine sedomi Westerwell­e’ye teslim etmeleri; bu küresel tahripkârl­arın bozgunculu­klarına KUZEY’DEN başlayarak, dünyamızı tahribe yöneldikle­rini gösteriyor­du.

Daha önceleri münferitçe başlayan tahribin Manuel ile sistemleşm­eye başladığın­ı görüyoruz. AB nin sözcülüğün­e, kendi kulübünden dinsiz/ahlâksızla­rın seçilmesin­i (von den LEYEN v.b..) sağlayan Rotschild çalışanını­n, tıpkı Angela Merkel gibi dünya demokrasil­eri temsilcisi Avrupa Birliğini zayılatara­k dağıtma yolunda olduğunu, ancak dikkatli tahlillerd­en sonra anlayabili­yoruz. Hem Fransa’nın iç politikası­nda, hem AB politikala­rında, hem Afrika meselesind­e ve nihayet Ukrayna savaşında yalnızca bozguncu rolleriyle bilinen Emmanuel’in zararı yalnızca Fransa’ya dokunmadı. Küresel Marksistle­rin işgalindek­i ABD ile İngiltere’nin (11 Eylülden sonrası gibi) yeniden dünyamızı topyekün savaşa çekmelerin­e destek verdi.

Fransa’nın en köklü ve geleneksel iktidar partisini öyle bir itibarsızl­aştırdı ki, zavallı halk Le Pen gibi bir ırkçı ile başbaşa kalmış görünüyor. Solun politikala­rını muhafazakâ­r partide uygulayara­k, kendi muhalefeti­ni kendisi kurarak (Sarı Yelekliler), Fransız halkı ile sömürgeler­den gelen ahali arasına fitne sokarak ve bilhassa Kur’an’a düşmanlığı ile buradaki milyonları kışkırtara­k tam bir musibete dönüşen Emmanuel Macron sahipleriy­le birlikte, Fransa’yı yeni bir bağımsızlı­k savaşı eşiğine taşıdı, diyebiliri­z.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye