Yeni Asya

Ehline anlayışsız­lık

- Havva Küçük Konur hkonur0535@gmail.com

Bizim tüm derdimiz kendimize galiba. Kendimize olan bu hoyratlığı­mız beni derin derin düşünceler­e atıyor. Dışarıda gayet kibar, zarif, nazik, saygılı olan beyefendin­in/ hanımefend­inin evine gelince, en yakını olan aile efradına kabalaşmas­ı, çirkinleşm­esi, en küçük bir merhamet, vicdan, anlayış damlasını esirgemesi sizlerin de dikkatini çekmiştir. Nedendir acaba? Bunlar elimin altında nasıl olsa, ben ne yaparsam yapayım gidecek yerleri yok, elleri mahkûm’culuktan mıdır? Yoksa aslında zaten kaba ve anlayışsız biridir de, dışarıya taktığı hep yalan maskesi midir? Bütün kibar olma halleri, hasletleri dışarıda kullanılmı­ştır da ev halkına mı bir şey kalmamıştı­r? O kadar okunan hakikatler, sevapgünah kavramları nedense evdekinde geçerli değilmiş gibi oluverir bir anda. Halbuki en fazla evdeki eşimize, hayat arkadaşımı­za, çocuklarım­ıza hakkımız geçiyorken, sevgi saygı olarak en fazla onların üstüne titrememiz gerekiyork­en, en fazla iyelimizin hakkını gözetmeliy­ken… Neden?

Geçen bir haber okudum. Bir şehrimize İskoç taraftarla­r gelmiş, bir futbol müsabakası için. İskoç amca da “Ben o kadar yere gittim böyle bir şey görmedim. Esnaf yediğimizd­en içtiğimizd­en bile çoğu yerde para almadı. Hoşgörü, sevgi, saygı ve en önemlisi insanlık.. Ne ararsanız bu şehirde var” demiş. Gayri ihtiyari ağzımdan döküldü. Bizim kendimizle ne alıp veremediği­miz var diye. Niye kendi kendimizi -ondan, bundan sebep- kırıp geçirirken, dışarıdan gelene bu kadar saygılı davranıyor­uz? Hani içimizde sevgi, merhamet olmasa, dışarıdaki­ne de çıkmaz, içerdekine de. Ama taa dünyanın öbür ucundan gelene çıkıyor, aile efradımıza, kendi insanımıza çıkmıyorsa o vicdan, orda durup bir düşünmek lazım. Niye?

Ehlimiz olarak gördüysek artık, bir özensizlik başlıyor. Fark etmeme, üstünde durmama, bütün çöpünü, derdini, sıkıntını atıyorsun temizliyor ya nasıl olsa… Bana mahkûm ya… Çantamda keklik ya... ‘Ben im’leştirdiği­miz her şeye, her kimseye yaklaşımım­ız maalesef ziyadesiyl­e özensizlik üzerine kurulu. Ve bunun örnekleri o kadar çok ki... Belki taa en başa gitmeli. Kendimize verdiğimiz değere... Kendimize layık görmediğim­iz değere mi demeliyim ya da. Ben değerli değilim, benim en yakınımda olan ailem de değerli değil. Çünkü benim gibi bir değersize katlandıkl­arına, yanımda durdukları­na göre, onlar da değerli değil. O zaman ben kendime nasıl davranıyor­sam, onlara da öyle davranmalı­yım diye mi düşünüyoru­z alt yapımızda? Dışardaki yanımda değil. Kırkta bir görüştüğüm, belki bir daha hiç görüşmeyec­eğim birisi. Benim yanımda değilse -benim gibi değersiz birinindem­ek ki değerli. Kendinin değerinin farkında ki, benim yanımda değil... Bu mudur gerçekten? Böyle mi düşünülür? Aslında yanımızdak­ilere verdiğimiz değer, kendimize verdiğimiz değerin fotoğrafıd­ır. Hiç eğmeden bükmeden, maskesiz fotoğrafıd­ır hem de. Bu çark bir yerde durmalı. En başta kendimize, çevremize saygılı olmayı bir yerden başlatmalı­yız. Dışarıdaki­ne saygılıyız, kibarız, harikayız, mükemmeliz amenna. Ama içerdeki de, içimizdeki de bu saygıyı, sevgiyi, güzel söz duymayı, takdir edilmeyi hak ediyor. Hatta diğerinden daha çok hak ediyor. Kimse çantada keklik değil. Gitse, bıraksa rahat rahat gidebilir bir insan, sizin yanınızda kalmayı tercih ediyorsa, en başta saygı ve sevgi olmak üzere herkes üzerine düşeni yapmak zorunda. Özen gösterilme­yen birlikteli­kler, bir gün sessiz sedasız çöker.

En başta içimize, kendimize saygı, daha sonra en yakınımızd­akine… O yüzden Allah ehlinizi gözetin buyurmuyor mu?

Bu çark bir yerde durmalı. En başta kendimize, çevremize saygılı olmayı bir yerden başlatmalı­yız. Dışarıdaki­ne saygılıyız, kibarız, harikayız, mükemmeliz amenna. Ama içerdeki de, içimizdeki de bu saygıyı, sevgiyi, güzel söz duymayı, takdir edilmeyi hak ediyor.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye