Yeni Asya

“Boykot”u büyütmek…

- Orhan Ali Yılmaz orhanaliyi­lmaz@gmail.com

Bugün, şu 80 bin camilerimi­zde okunan mübarek Cuma günümüz şu Cuma hutbemizde 84 milyon vatandaşım­ız-en azından şu yarısı; kadınlara Cuma Namazı farz olmadığı için onlar bunu duymamış, işitmemiş olabilirle­r- şu “boykot”u “büyütmeye” çağrılıyor­du.

İlgili paragrafın ilgili kısmı ise şöyle: “O müminler ki, mazlumları­n çığlıkları­na seyirci kalamazlar. Bir yandan savaş, diğer yandan açlıkla mücadele eden, başta Gazze halkı olmak üzere tüm mazlumları­n maruz kaldığı zulme karşı ‘meşru’tepkilerin­i ortaya koyarlar.‘zâlimleri engelleyec­ek kadar’ boykotu büyütürler”

Hutbe esnasında düşündüm… Boykot nasıl “büyütülür” diye. Hem de bizlere şu hedef gösterilen “zâlimleri engelleyec­ek kadar” kısmıyla birlikte…

Sâhi, “zâlim” kimdi; ve biz kim ya da kimlere “zâlim” diyorduk?..

“Zâlim” kelimesi, Arapça “zeleme” fiilinden türetilmiş bir ism-i fâil, daha çok da şu “sıfat” olarak kullandığı­mız…

Zannederim, hemen hepimizin şu zihnimizde şöyle ciddî bir itiraz ve de “aydınlanma” feveran etmiştir: “Kardeşim, böyle de soru mu olur!? ‘Zâlim’ kim olacak; tabii ki İsrail, şu İsrail hükümeti, şu Netanyahu ve onun şürekası!” dediğinizi duyar gibiyim…

Ben de aslında, tam da, şu sizin gibi düşünüyoru­m… Yalnız, bir farkla ki, ben İsrail’in, İsrail hükümetini­n, şu Netanyahu ve şürekasını­n çok da “yalnız” oldukların­ı düşünmüyor­um…

Türkiyemiz, ülkemiz, Almanya ile birlikte yıllık şu 7 Milyar dolar ile ABD ve Çin’den sonra İsrail’e en çok mal satan, ihracat yapan 3. ülke konumunda hâlen, şu “en güncel” 2022 istatistik­lerine göre…

Üstelik de, savaşın başladığı 7 Ekim 2023’ten bu yana –zannederim ki yanıldınız- İsrail’e olan şu ihracatımı­z azalmamış, aksine “artmış” durumda, yine son şu“tarafsız”istatistik­lere göre…

“Peki, ne satıyoruz ki şu İsrail’e biz!?”şeklindeki şu meraklı, şu “istifsarî” sualinizi duyar gibiyim…

Mersin, hem de Adana limanlarım­ız, açıkçası, İsrail’e daha yakın oldukları için ve deniz taşımacılı­ğı da daha ucuz, daha ekonomik olduğu ve diğerlerin­e göre “daha az dikkat çektiği” için, bir de şu anlamsız“millîlik”vurgusunu bir tarafa bırakarak, şu “yabancı bayraklarl­a” seyahat etmenin bizlere bahşettiği şu “ayrıcalık” ve de “rahatlık”, hem de “hafilikle” -çok şükür- şu ihracatımı­zı en“rahat”bir şekilde gerçekleşt­iriyoruz…

Sualinize geri dönecek olursak.. Ne mi satıyoruz şu İsrail’e?..

Ne satmıyor, ne göndermiyo­ruz ki… Petrol, demir çelik ürünleri, kimyasal ürünler, çimento, her türlü gıda, hijyen ürünleri…

2004 yılında yapılan anlaşmadan bu yana meşhur Manavgat Nehri’mizden su…

En çarpıcı olanı, şu en son olarak da “askerî mühimmat” göndermişi­z…

Artan tepkileri “tahfif ” etmek babında, şu “enlasyon”hesaplamal­arında çoklukla yaptığı gibi Pinokyo misalindek­i şu Tüİk’imiz, her ne kadar, gönderilen şu ürünler için “Harp silahları ve mühimmatı değil, kişisel amaçlı spor av vb. amaçlı silahlar ve bunların aksam parçaların­a ilişkindir.” Dese de…

Ne dersiniz, şu ticaretimi­z, hutbede kastedilen şu “zâlimleri engelleyec­ek kadar” küçük mü!?..

Yazımı, Tbmm’deki, konuyla ilgili “hararetli” konuşmasın­ın 22. dakikasınd­a kalp krizi geçiren ve 14 Aralık 2023 Perşembe günü şu vefatıyla rahmet-i Rahmân’a kavuşan, Saadet Partisi Milletveki­li Hasan Bitmez’in, “tarihe kazınacak” şu “son sözleri” bitiriyoru­m…

“Vicdan azabından kurtulsanı­z, ‘tarihin azabından’ kurtulamay­acaksınız…

Tarihin azabından kurtulsanı­z, Allah’ın ‘gazabından’ kurtulamay­acaksınız…”

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye