Barla’ya sürgün
Kayık öğleden sonra yola çıktığında kayığın toplam beş yolcusu vardı. Hava, soğuktu ve göl yer yer buz tutmuştu. Kayıkçılardan biri elinde uzun bir sopa buzları kırarak kayığa yol açıyordu. Bu esnada Bediüzzaman kayıktakilere kuru üzüm ve şark pestili ikram ediyordu.
Kayık, yavaş yavaş yol alıyordu. Parmağındaki taşlı yüzüğü ve sırtındaki çok kıymetli kumaştan abası kayıktakilerin dikkatini çekmişti. Bir müddet sonra ikindi vakti gelmişti. Bediüzzaman kayığın yönünü kıbleye çevirdi ve tekbir getirerek namaza durdu. İlk defa böyle bir tekbir duyduklarından kayıktakiler ürperdi.
Kayık iki saatlik bir yolculuktan sonra Barla iskelesine vardı. Jandarma eri iskele korucusu Burhan’ı görünce hemen ona seslendi. Burhan yanlarına geldi. Burhan, Bediüzzaman’ın sepetini ve postunu merkebe yükledi.
Jandarma eri tüfeğini sol omuzuna aldıktan sonra Bediüzzaman’ın sol koluna girerek bir saatlik yürüyüşten sonra Barla’ya vardılar. Hava kararmış, akşam olmak üzereydi. Akmescit’in yanında bulunan karakola geldiler.
Karakolda nahiye müdürü Bahri Bey ve karakol kumandanı vardı. Jandarma eri Bediüzzaman’ı onlara teslim etti ve evrakları imzalattı. Geceyi de
Barla da geçirerek sabah Eğirdir’e döndü. Bediüzzaman’ın sürgün yolculuğu 1 Mart 1926 tarihinde başlamıştı. 1 Mart 1927 tarihinde ise üçüncü sürgün yeri olan Barla’ ya varmıştı. Bediüzzaman’ın yaşı ise elliyi doldurmak üzereydi.
Bediüzzaman, Barla’daki ilk gecesini karakolda geçirdi. Ertesi gün Nahiye Müdürü Bahri Bey, Barla’nın eşrafından Muhacir Hafız Ahmet’e (Ahmet Karaca), “Hoca Efendiye bir yer buluncaya kadar evinizdeki misafirhanede misafir edebilir misin?” dedi. O da tereddütsüz kabul etti. Daha sonra Muhacir Hafız Ahmet, Bediüzzaman’ı alıp evine götürdü. Rahat abdest alsın ve ibadet etsin diye ona müstakil bir oda tahsis etti.
Muhacir Hafız Ahmet, gece geç saatlerde uyandığında köşkün sallandığını Bediüzzaman odasında sesli zikrettiğini duydu. Sanki köşk de ona eşlik ederek sallanıyordu. Muhacir Hafız Ahmet, hanımını uyandırıp ona şöyle dedi: “Kalk manzaraya bak, galiba devlet kuşu başımıza kondu.” Bediüzzaman’ın Muhacir Hafız Ahmet’e misafirliği bir hafta kadar sürmüştü.
Kaynak: Abdulkadir Badıllı, Tarihçe-i Hayat-2. Cilt-sayfa: 602-603