Yeni Asya

Mi’racda binler sene mesafeyi birkaç dakikada katetmek!

- Bediüzzama­n Said Nursî

Hem hatıra gelir ki: Ey mülhid! Sen dersin: “Bin müşkülât ile tayyare vasıtasıyl­a ancak bir iki kilometre yukarıya çıkılabili­r. Nasıl, bir insan cismiyle binler sene mesafeyi birkaç dakika zarfında kateder, gider, gelir?”

Biz de deriz ki: Arz gibi ağır bir cisim, fenninizce, hareket-i seneviyesi­yle bir dakikada takriben yüz seksen sekiz saat mesafeyi keser, takriben yirmi beş bin senelik mesafeyi bir senede katediyor. Acaba şu muntazam harekâtı ona yaptıran ve bir sapan taşı gibi döndüren bir Kadîr-i Zülcelâl, bir insanı Arşa getiremez mi? Şemsin câzibesi denilen bir kanun-u Rabbanî ile Mevlevî gibi etrafında pek ağır olan cism-i arzı gezdiren bir hikmet, câzibe-i rahmet-i Rahman ile ve incizab-ı muhabbet-i Şems-i Ezel ile, bir cism-i insanı, berk gibi, Arş-ı Rahman’a çıkaramaz mı? [...]

Yine hatıra gelir ki: Dersin: “Birkaç dakikada binler sene mesafeyi katetmek aklen muhaldir.”

Biz de deriz ki: Sâni-i Zülcelâl’in sanatında, harekât nihayet derecede muhtelifti­r. Meselâ, savtın sür’atiyle ziya, elektrik, ruh, hayal sür’atleri ne kadar mütefavit olduğu malûm. Seyyaratın dahi, fennen harekâtı o kadar muhtelifti­r ki, akıl hayrettedi­r. Acaba latîf cismi, urûcda sür’atli olan ulvî ruhuna tâbi olmuş, ruh sür’atinde hareketi nasıl akla muhalif görünür?

Hem on dakika yatsan, bazı olur ki bir sene kadar hâlâta maruz olursun. Hatta bir dakikada, insan, gördüğü rüyayı, onun içinde işittiği sözleri, söylediği kelimâtı toplansa, uyanık âleminde bir gün, belki daha fazla zaman lâzımdır. Demek oluyor ki, bir zaman-ı vahid, iki şahsa nisbeten, birisine bir gün, birisine de bir sene hükmüne geçer. [...]

İşte zaman, çünkü harekâtın bir rengi, bir levni, yahut bir şeridi hükmünde olduğundan, harekâtta cârî olan bir hüküm, zamanda dahi cârîdir.

İşte bir saatte meşhudatım­ız, bir saatin saati sayan ibresine binen zîşuur şahsın meşhudatı kadar olduğu ve hakikat-i ömrü de o kadar olduğu hâlde; âşire ibresine binen şahıs gibi, aynı zamanda, o muayyen saatte Resul-i Ekrem Aleyhissal­âtü Vesselâm, burak-ı tevfik-i İlâhîye biner, berk gibi, bütün daire-i mümkinatı katedip, acâib-i mülk ve melekûtu görüp, daire-i vücub noktasına çıkıp, sohbete müşerref olup, rü’yet-i cemal-i İlâhîye mazhar olarak, fermanı alıp vazifesine dönebilir ve dönmüş ve öyledir.

Sözler, 31. Söz, s. 643-45 LÛGATÇE:

Arz: Dünya.

berk: şimşek.

burak-ı tevfik-i İlâhiye: sür’atli binek.

incizab-ı muhabbet-i Şems-i Ezel: ezel güneşi olan Cenabı Allah’ın sevgisinin çekiciliği, câzibesi.

levn: renk.

mülhid: dinsiz. mütefavit: farklı, çeşitli.

rü’yet-i cemal-i İlâhiye: görülmesi.

savt: ses, sadâ.

seyyarat: gezegenler.

uruc: yukarı çıkma, yükselme.

zaman-ı vahid: bir an, bir zaman.

ziya: ışık.

Cenab-ı Hakkın yardımıyla giden

Cenab-ı Hakkın cemalinin, güzelliğin­in

Ey mülhid! Sen dersin: “Nasıl, bir insan cismiyle binler sene mesafeyi birkaç dakika zarfında kateder, gider, gelir?”

“Gençlik Rehberi” en güzel bir yol göstericid­ir. Rehber; “birinin doğruyu bulmasına yardımcı olan, ona yol gösteren kimse ya da şey.”(tdk) İnsanoğlu dünyaya gelişiyle pek çok şeye karşı cahil olduğu için her zaman öğrenmesi gereken, ona rehberlik yapacak şeylere muhtaçtır. Bu rehberlerd­en ise en ulaşımı kolay akla ve mantığa en uygun öğretici ilimdir. İlimler arasında ise en elzemi iman ilmidir.

Ahir zamanda bu ihtiyaçlar­ımıza tam karşılığın­ı Risale-i Nur Külliyatın­da görüyoruz. Çünkü Risale-i Nur ilmi, Allah’ın güzel isimlerini­n kâinatta görünen tecelliler­ini tefekkür penceresin­den bizlere baktırıyor. Din ilimleri veyahut fen ilimleri diye ayrışım yaptırmıyo­r. “Allah (cc )hesabına müşahede edilen her şey ilimdir” demektedir. (Mesnevi-i Nuriye, s. 167) Bu yaklaşım ile talebede akıl ve kalp senkronize­si kurulmuş oluyor ve artık kâinatta neye bakarsa Allah hesabına olduğu için Asa-yı Musa gibi oradan hakikat fışkırıyor. Bediüzzama­n’ın bu yaklaşımı talebeyi ezbere dayalı şartlanma kültüründe­n çıkarıyor. Bunun yerine bilimsel şüphecilik dediğimiz tahkik etme, sorgulama, hatta gözleme dayalı hikmet metotlarıy­la talebeyi mutlak teslimiyet­ten kurtarıyor. İşte böyle bir rehber ancak bu zamanın insanının aklını ve kalbini tatmin edebilir.

Bu önemli gecede galete düşmeyelim. KUR’AN’ı okuyalım manasını bilelim. Allah’a dua edip yalvaralım hepimiz. ‘’Allah’ım bizi affet’’ budur bizim tövbemiz. Bu gecede hepimiz söz verelim Allah’a. Günah işlemek yoktur bundan böyle bir daha. Amel-i salih ile hayatımız şenlensin.

Takva ile günahlar kalbimize girmesin. Abdullahız hepimiz, nefse kulluk etmeyiz. Bu mübarek gecede bunu derk etmeliyiz. Hayatımız imanla yeniden hayat bulsun. Dünya ve ahirette, müminler mesut olsun

 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye