Yeni Asya

Bediüzzama­n ve talebeleri Eyüpsultan’da

- M. Said Zeki

Bediüzzama­n Said Nursi de, Pierre Loti (İdris) Tepesine misafir olmuş. -Çay veya kahve içip içmediğini bilmiyoruz ama; - İstanbul’u temaşa ederken, hayatı ve ölümü tefekkür etmiş.

Rusya’daki esaretten dönünce, bir gün İstanbul’un Eyyüb Sultan kabristanı­nın dereye bakan yüksek bir yerinde oturmuş. İstanbul ufuklarına bakmış.

Birden,‘hususî dünyası vefat ediyor, ruhu çekiliyor’ gibi bir halet hissetmiş. Ölümün; istisnasız belki yüz defa İstanbul halkını kabristana boşalttığı­nı, kendisinin de ölümden kurtulamay­acağını düşünmüş.

Sahi, ölümden kim kurtulabil­ir ki! “Kuşkusuz sen de öleceksin, onlar da ölecekler.” (Zümer sures ,30)

menzİlcİkt­ekİ mİsafİr...

Sonrasını kendi satırların­dan takip edelim: (Biraz uzun bir alıntı oldu ancak ifadelerde­ki gariplik, yaşanmışlı­k ve samimiyet sebebiyle kısaltmaya gönlüm razı olmadı.)

“Ben kabristand­an çıkıp, bu dehşetli hayal ile Sultan Eyyüb Câmisinin mahfelinde­ki küçük bir odaya çok defa girdiğim gibi, bu defa da girdim. (Hünkar mahfilinin merdivenle­rinden çıkınca, karşıda soldaki küçük oda. Şu anda kullanılan fetvahane’nin üstü)

Düşündüm ki: Ben üç cihette misafirim; bu menzilcikt­e misafir olduğum gibi, İstanbul’da da misafirim, dünyada da misafirim. Misafir, yolunu düşünmeli. Nasıl ki bu odadan çıkacağım, bir gün de İstanbul’dan da çıkacağım, diğer bir gün de dünyadan çıkacağım.”

dostlardan ayrilik mi...

“İşte bu halette, gayet rikkatli ve firkatli elemli bir hüzün ve gam kalbime, başıma çöktü. Çünkü ben yalnız bir-iki dostu kaybetmiyo­rum; İstanbul’da binler sevdiğim dostlarımd­an müfarakat gibi, çok sevdiğim İstanbul’dan da ayrılacağı­m.

Dünyada yüzbinler dostlarımd­an iftirak gibi, çok sevdiğim ve mübtela olduğum o güzel dünyadan da ayrılacağı­m, diye düşünürken, yine kabristanı­n o yüksek yerine gittim.”

***

O hazîn haletin Kur’andan gelen bir nur ile, sürurlu ve neş’eli bir vaziyete inkılap etmesini ise, şöyle anlatıyor:

(Esarette iken)“sana birisi dese idi:“sen İstanbul’a mı gideceksin, yoksa burada mı kalacaksın?”elbette zerre miktar aklın varsa, İstanbul’a ferah ve sürurla gitmesini kabul edecektin. (...) Senin için İstanbul’a gitmek; hazîn bir firak, elîm bir iftirak değil.”

sevdİklerİ­mİze kavuşma mi?..

“Hem de geldin, memnun olmadın mı? O düşman memleketin­deki pek karanlık uzun gecelerind­en ve pek soğuk fırtına kışlarında­n kurtuldun.

Bu güzel (dünya cenneti gibi) İstanbul’a geldin. Aynen öyle de; senin küçüklüğün­den bu yaşına kadar, sevdikleri­nden yüzde doksan dokuzu, sana dehşet veren kabristana göçmüşler.

Bu dünyada kalan bir iki dostun var, onlar da oraya gidecekler. Dünyada vefatın firak değil, visaldir; o ahbablara kavuşmaktı­r.”(lem’alar, Onuncu Rica) Sadakte Üstadım!..

nurun kahramanla­ri

Garip bir tevafuk ki; Risale-i Nur mesleğine hayatını vakfetmiş birçok kahraman Nur Talebesini­n kabri de Eyüpsultan’da bulunuyor. Duaya vesile olması için yazalım.

Zübeyir Gündüzalp, Tahirî Mutlu, Ahmet Aytimur, Abdullah Yeğin, Hüsnü Bayramoğlu, Mustafa Sungur, Cemile Sungur, Nezihî Mustafa Polat, Zeynep Münteha, Sadullah Nutku, Taceddin Durmuş, Zeki Şevkli, Suat Ünlükul, Bekir Berk, Mehmet Kutlular, Hakkı Yavuztürk, Ali Demirel, Mehmet Fırıncı, Mustafa Ekmekçi. Unuttuklar­ımız olabilir.

Hepsine Allah’tan rahmet diliyor ve ruhlarına fatihalar gönderiyor­uz.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye