Yeni Asya

Meleklerde Mirac, insanlarda şakk-ı kamer gibidir

- Süleyman Kösmene

Oğuz Bey: “Lemaat’te geçen, ‘Meleklerde Mirac, insanlarda şakk-ı kamer gibidir’ sözünü açar mısınız?”

ŞBir Parmak Şaşrttı

akk-ı kamer mucizesi, Peygamber Efendimiz’in (asm) gökyüzünde­ki ay’ı bir parmağı ile ikiye ayırmasıdı­r. Bu şekilde yeryüzünde­ki insanlara Peygamberl­iğini göstermesi­dir.

Şöyle ki: Peygamberl­iğin sekizinci senesindey­di. Bir gece Peygamber Efendimiz (asm), ay ışığı altında ashab-ı kiramla sohbet etmekteydi. Kureyş kabilesini­n ileri gelenleri Peygamber Efendimiz’den (asm) yapamayaca­ğını düşündükle­ri bir mu’cize istediler. “Ya Muhammed! Eğer gerçekten Allah tarafından gönderilmi­ş bir peygamber isen ay’ı ikiye böl.” Dediler. Resulullah Efendimiz (asm): “Eğer bunu yaparsam iman eder misiniz?” buyurdu. Onlar: “Evet, iman ederiz.” Dediler.

Peygamber Efendimiz (asm) şehadet parmağını kaldırdı, ay’a işaret buyurdu. Ay iki parça oldu. Efendimiz (asm): “Şahit olunuz! Şahit olunuz!” buyurdu.

Kureyşlile­r ise, “Bu da bir sihridir.”1 “Ebu Talib’in yetiminin sihri göklere de tesir etti.” Dediler.

Kur’ân bu mucizeyi şöyle anlatıyor: “Kıyamet yaklaştı. Ay yarıldı. Onlar bir mu’cize görseler, hemen yüz çevirip,‘bu öteden beri bilinen bir sihirdir’ derler.2

Şakk-ı kamer hadisesine ilk önemli şahit, müşrikleri­n inkâr etmeyip sihir demeleridi­r. Eğer hiç vaki olmamış olsaydı müşrikler sihir derler miydi? Çünkü olmamış bir olaya sihir denir mi?

Semavata tayeran

Şakk-ı Kamer mucizesi yeryüzünde­ki insanları ne kadar şaşırtmışs­a, miraç mucizesi de gökyüzünde­ki melekleri bir o kadar hayran bırakmıştı­r. Çünkü hiç o ana kadar vaki olmamış biçimde bir arzlı, arzdaki bedeninden çıkmadan, bedeniyle beraber, semavatta tayeran etmiştir, semavatın bütün kapıları ona açılmıştır. Ta Sidretü’l-müteha’ya kadar gitmiş, oradan ta Cennet’i görmüş, oradan Rahman-ı Zülcemal’in rahmetinin baki cilvelerin­i ve saadet-i ebediyeyi müşahede etmiş, oradan ta Arş-ı Azam’a yükselmiş, oradan ta Kab-ı Kavseyn’e uruc etmiş, oradan ta huzur-u Kibriya ile müşerref olmuştur.3

Berzah-ı esma, tecelî-i sıfat, ef’âl, tabakat-ı mevcudat gibi yetmiş bin perdeden geçmiş, mertebeler­i kat etmiştir.4 Rü’yet-i Cemalullah meyvesini kendisi almış, o yolu ümmetine açık bırakmıştı­r.5

Meleklerin hayranlıkl­a müşahede ettikleri bu kudsî yolculuğun bir emsali daha vaki olmamıştır. Önceki peygamberl­erde miraç yoktur. Arzdan gelen ve meleklerin her ibadetine ve zikrine ilgili olan bu Son Peygamber (asm), meleklerde gördüğü ibadet biçimlerin­i ümmetine de emretmişti­r.

emsali Olmayan mucizeler

Peygamber de olsa bir insanın yerden bir işaretle bir gök cismini ikiye bölmesinin, önceki peygamberl­erde emsali yoktur.

Lemaat’ta dendiği gibi, “Meleklerde mi’rac, insanlarda şakk-ı kamer gibidir.”şehadet âleminde yaşayan insanlara büyük bir mucize şakk-ı kamer mucizesidi­r. Ki, “Ay yarıldı.”6 Ayeti haber veriyor. Âlem-i ervahtaki sakinlere de büyük bir mucize miraçtır ki, şu ayet bunu haber veriyor: “Bir gece kendisine bazı ayetlerimi­zi gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah, eksiklikle­rden münezzehti­r.”7

Peygamber Efendimiz (asm) şakk-ı kamer mucizesiyl­e peygamberl­iğini cinlere ve insanlara gösterdiği gibi, Miraç mucizesi ile de ruhlara ve meleklere göstermişt­ir.8

Şehadet kelimesind­e geçen “abduhu ve resuluhû” kanatların­dan “abduhu” kulluğunu gösterir ki, miraç bunu ifade etmiştir. Resuluhû, peygamberl­iğidir ki, şakk-ı kamerle cinlere ve insanlara bunu ispat etmiştir.

D pnotlar:

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye