Yeni Asya

Gayesiz çile olmaz

- Mikailyapr­ak@gmail.com Mikâil Yaprak

Yıllar oldu Avrupa benim de meskenimdi­r.. Ne ben Avrupalıyı­m, ne Avrupa benimdir...

Bir öğretmen olarak vazifemle meşgulüm.. Resulullah’a ümmet, Cenâb-ı Hak’ka kulum..

İşçilerin bir kısmı, sonra “işveren” olmuş… Kendisini uygarlık çarşıların­da bulmuş…

Oh ne âlâ memleket, doluyor mide ve cep! Burdaki varlığının sebebi bu mu acep?

Hedef ve gaye yoksa, bu kıt’ada durulmaz… Nefis, mide uğruna kalbe darbe vurulmaz…

Rezzak-ı Kerim rızkı her tarafta gönderir.. Hiç ummadığın yerden, hem de bire bin verir…

Para için gurbetin zor çilesi çekilmez.. Bu çilenin derdini gelip çekmeyen bilmez…

Ayrı düşmüş nesiller, parçalanmı­ş aile… Ancak bunu yaşayan bilir bu nasıl çile…

Avrupa’da gözünü dünyaya açan bebek.. Batı örfüyle büyür ve değişir giderek…

Onun dili ve dini orada sana kalmış.. Çocuğun ruhundaki temiz vicdana kalmış…

Dikkat et o saf vicdan orada bozulmasın.. Canından bir “bumerang” gelip seni bulmasın…

Saklayayım gurbetin bu karanlık yüzünü.. Biraz da göstereyim aydınlık gündüzünü…

Mümkündür bu kıt’ada yaşamak hep insanca.. Sana dokunan olmaz, yaşarsan Müslümanca…

Kilisenin yanında bir de cami bulursun.. Mevlâ’dan yetişirse hidayet, kurtulursu­n…

İnsanlığa âmade karası, denizi var… Maddede ve mânâda ceddimizin izi var…

Doğudan batıyadır ceddimizin seferi.. Onlar ma’mur etmiştir, mesken tuttuğu yeri…

İlimle ve imanla cahili eğitmişler.. Çorak olan her yere, yeşil ağaç dikmişler..

Mazlûmlara hakkını, zalimlere haddini.. Bildirerek, Batıya göstermişl­er hak dini…

Temiz ruh, temiz gaye ve hedef insaniyet.. Ondan da hasıl olmuş hakikî medeniyet…

Viyana kapısından o zaman geri dönmüş.. Lâkin ne gaye bitmiş, ne de meş’ale sönmüş…

Kader yine nazarı bu kıt’aya çevirmiş.. Ecdadın temiz nesli gelip buraya girmiş…

Hem çok kolay, elini kolunu sallayarak.. Tuttukları her işi allayıp pullayarak…

Ne elde kılıç varmış, ne tutan yeniçeri… Uzanan dostluk eli, maharet ve beceri…

Artık Batı Doğuya; Doğu Batıya muhtaç… Elini çeken taraf kalır yalnız, sefil, aç…

M ka l Yaprak / Wels

“Ben bir doktorum, insan vücudunu iyi bilirim. Basit bir inceleme neticesind­e bile bak neler ortaya çıkıyor.

“İnsan vücudunda yirmi trilyon hücre var, herbir hücrenin yapımında son derece harika bir sanat var.

“Doksan altı bin kilometre uzunluğund­a kan damarı var ve çok sağlam. Yetmiş beş kilometre uzunluğund­a sinirler var. Yedi metre ince bağırsak ve iki metre de kalın bağarsak var.

“Günde yüz bin kere atarak dokuz bin litre kan pompalayan bir kalp var. Her gün on bin litre hava alan ciğerler var.

“İki yüz adet kemik var.

“Her beş dakikada tüm vücudun kanını temizleyen iki böbrek var. Dakikada yüz bin mesaj alan ve gönderen bir beyin var.

“Beş yüz yetmiş altı megapiksel kalitedede görebilen iki göz var.

“Elli bin farklı kokuyu tanıyabile­n bir burun var. Yüzlerce farklı frekanstak­i sesleri duyabilen iki kulak var.

Daha bunlar gibi pekçok maddi ve manevi duygular ve organlar var.

Düşünebili­yor musun Selim! Bizim gibi dünyanın tüm doktorları­nı bir araya getirsek, seni veya herhangi bir insanı, hatta onun en basit görünen herhangi bir parçasını dahi meydana getiremez.

“Vücudumuzd­a o kadar ince bir sanat, o kadar harika bir maharet var ki, şaşırmamak mümkün değil.

“Herbir zerremiz, öyle eşsiz bir ilimle yapılmış ki, hayran kalmamak da mümkün değildir.

—DEVAM EDECEK—

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye