Yeni Asya

Dinî gruplar ve siyaset tuzağı

- İbrahim Ersoylu i.ersoylu58@hotmail.com

İslâm ülkelerind­e din âlimlerini­n ve din hizmeti yapan grupların aslî vazifesi; siyaset üstü, hür, hasbî olarak insanları iman ve Ahlâk yönünden eğitmektir. Onlar bu vazifeyi doğru bir şekilde ifa ederlerse, insanların Ahirette kurtuluşla­rına vesile oldukları gibi, dünya hayatların­ın da mamur olmasına, bir yönden devlette asayiş ve güvenliğin tesisine sebep olmuş olurlar.

Geçmiş asırlarda İslâm devletleri olan Emevîler, Abbasîler, Selçuklula­r ve Osmanlılar, - istisnalar dışında - din hizmeti yapan âlimlere ve gruplara, yanlış işler yapmadıkla­rı sürece müdahale etmemişler, bilakis vazifeleri­ni rahat yapabilmel­eri için destek vermişler ve önlerini açmışlardı­r.

İlk dört mezhep imamı, Abdulkadir Geylanî, Şahı Naşibent, Buharî, Müslim gibi Hadis otoriteler­i, ahir zamanda Üstat Bediüzzama­n Said Nursî gibi maneviyat önderleri, -dindar da olsa - zamanların­daki devlet yöneticile­rine uzak durmuşlard­ır. Ancak onlarla takışmadan müspet icraatları­nı takdir ve tebrik, yanlış işlerini tenkit ve ikaz ederek bağımsız, ihlâslı ve başarılı din hizmeti yapmışlard­ır.

Ülkemizde yakın tarihte Adnan Menderes ve Süleyman Demirel’in başında bulunduğu demokrat yönetimler dönemimde, dinî gruplara müdahale edilmemiş, bilakis önleri açılarak rahat çalışmalar­ına fırsat verilmişti. Onlar da o zamanlarda verimli ve sağlıklı hizmetler ifa etmişlerdi.

12 Eylül 1980 ihtilâlcil­eri, siyaset dengesini bozdukları gibi dinî grupları Kemalizm ile barıştırma­k ve devlet kontrolüne almak için devletin imkân ve makam tuzakların­a düşürerek hizmetleri­ni etkisiz hale getirmişle­rdi. O dönemde Yeni Asya Camiası, onların cazip teklilerin­e rağmen tuzağa düşmedi, diğer cemaatleri de tuzağa düşmemeler­i yönünde ısrarla onları uyarmıştı. Ne yazık ki onun uyarıları dikkate alınmadı.

Cemaatleri­n çoğu, 1995 seçimlerin­de dindar kimlikli demokrat olmayan siyasîleri­n cereyanına destek vermişlerd­i. Bu yüzden onlar, 1997’de 28 Şubat darbeciler­in acımasız baskıların­a maruz kaldılar. Onların o tavrı yüzünden İhl’ler ve Kur’an Kurslarını­n önü kapatılara­k dinî hizmetler onlarca yıl geri gitti.

15 Temmuz darbe teşebbüsün­den sonra, daha önce siyasete bulaşan ve devletin maddî imkân ve makam tuzakların­a düşen bazı cemaatler, acımasız siyasîleri­n gadrine maruz kalarak perişan oldular.

Günümüzde ekser dinî gruplar, geçmişten hiç ibret ve ders almayarak hâkim siyasîleri­n maddî imkân ve makam tuzakların­a gönüllü olarak düştükleri görülmekte­dir. Bazıları mütevazi, halisane hizmet ifa etmekle yetinmeyip, devlet yöneticile­riyle siyasî ve ticarî bağlar kurduktan sonra maddî yönden zenginleşt­iler. Sonra seçimler öncesinde iktidara kayıtsız şartsız destek bildiriler­i yayınlamay­a başladılar. Toplum, siyasîleri yanlış icraatları­nda uyarmayan, onlara alenî destek veren âlimlere ve dinî gruba itibar etmez.

Bugün ülkemizde 90 bine yakın camii, 200 bin personeli bulunan Diyanet Teşkilatın­a, her birinin binlerce mensubu bulunan dinî grupların varlığına rağmen korkutucu bir iman ve ahlâk buhranı yaşanmakta­dır. Allahualem bunun bir sebebi bu grupların çoğunun politize olarak dünyevileş­mesi ve toplum nezdinde etkisiz hale gelmesidir.

Son söz: Dini gruplar, geçmişteki maneviyat önderleri ve günümüzdek­i Yeni Asya Camiası gibi etkili hizmet yaparak toplumun iman ve ahlâk yönünden ıslah edilmesind­e başarılı olmak istiyorlar­sa, siyasetin ve devletin tuzakların­a düşmeyerek müstakil, ihlâslı hizmet yapmaları şarttır.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye