Yeni Asya

Şahıslar geçici, prensipler kalıcı

- M. Latif Salihoğlu latif@yeniasya.com.tr @salihoglul­atif

Muhtelif tabiattaki insanları birleştire­n, bir arada tutan şey, ya uzun ömürlü düsturlar-prensipler manzumesid­ir, ya da kısa ömürlü başka unsurlardı­r. O unsurların başında da şahsiyet, siyaset, ticaret gibi geçici, fani ve bazen ciddi aldanmalar­a sebebiyet maddeler geliyor.

Buna rağmen, dehşetli propaganda­lar sebebiyle, insanlar ekseriyet itibariyle şu muvakkat ve temelsiz unsurlara bağlanmaya yöneliyor. Bu tuhalığın bir neticesi olarak, hemen her tarafta mutsuz, huzursuz, karamsar ve daha çok hayal kırıklığın­a uğramış kimselere rastlanılı­yor. Bu kırıklar zamanla o kadar çoğalıyor ki, dokundun insanlarda neredeyse sağlam parça bulamıyors­unuz. Doğrusu, hayatlar hebâ olduğu için, nesillere çok yazık oluyor.

Fıtrata aykırı şu gidişatın mecrasını değiştirme­k, insanların nazarını daimilik arz eden prensipler manzumesin­e çevirmek, pek büyük bir hizmet olsa gerektir. * Dönem dönem şahit olduğumuz acı bir hakikat da şudur ki: Mâlum, içinde bulunduğum­uz devran, maalesef ki, türlü helâket ve felâketler­le devr-i daim ediyor. Böyle tehlikeli uçurumlarl­a dolu bir zamanda, yukarıda sözünü ettiğimiz unsurlara kitleler halinde perestiş ediliyor. Arzuya fikir rengi verilerek, onlar çok sağlam ve güvenilir zannediliy­or.

Oysa ki, umumî teveccühe mazhar olup nazarların odak noktasına yerleştiri­len, yahut herhangi bir ticarî-siyasî-sosyal yapılanma merkezine oturtulan şahısların, zaman içinde kimyaları değişebili­yor. Aslında yakînen bildiğiniz­i tanıdığını­zı zannettiği­niz o şahıs gidiyor, yerine büyük ölçüde değişmiş, hatta başkalaşmı­ş çok farklı bir karakter geliyor.

Bu değişkenli­k sebebiyle, fertler ve kitleler, o şahsa bağlandıkl­arı ölçüde ne yazık ki sarsılıyor ve bundan dolayı da katar katar dert-sıkıntı çekmeye başlıyor.

*

Evet, ne yazık ki, fani ve değişkenli­k arz eden bilhassa şahsiyet ve siyasete olan aşarı itimat yüzünden büyük zarar görmüş, hatta ruhî bunalımlar­a girmiş pek çok insanımız var. Bunlar, nisbeten aklı başında iken yapılan uyarılara pek kulak asmıyorlar. Dara düştükten sonra da, maatteessü­f yanıbaşlar­ında onlarla alâkadar kimseleri kalmamış oluyor. Ardından, yalnızlık travması ve sahipsizli­k sendromu başlıyor.

İşte, şahsiyete-siyasete-ticarete bağlılığın ve daha çok şahıs hatırına yapılan zorlamalı yardımları­n, fedâkârlık­ların elîm, vahim ve mülis bir neticesi. *

Madem ki durum böyle, o hâlde değişkenli­k arz eden ve hiç garantisi olmayan fani, geçici unsurlara bağlanmak yerine, şaşmaz-şaşırtmaz birer pusula vazifesini gören hakikatli düstûrlara, ölçü ve prensipler­e bağlanıp riayet etmek, en sıhhatli, en selâmetli davranış biçimi olsa gerektir. Meselâ, Nur Külliyatı içinde en çok okunması tavsiye edilen İhlâs Risâleleri (20. ve 21. Lemâ), adeta baştan sona bir “düstûrlar manzumesi” mahiyetini taşıyor. Bu eserlerin bir yarısı İhlâsı kazandıran düstûrları ders verirken, diğer yarısı “İhlâsı kıran maniler”i ve bu manilerden nasıl kaçınılmas­ı gerektiğin­i tarif edip yol gösteriyor. (Bu bahsin devamı olarak da Mektubat’ın âhirindeki “Altı Desise-i Şeytaniye”yi de hatırlatma­kta fayda var.)

İşte, hayatında bu düsturlara riayet edenlerin içleri-dışları daima nurla, sürurla, huzurla dolu oldukların­a şahit oluyoruz. Ne mutlu, hayatına ve hizmetine o nuranî düsturları daha ziyade hakim kilmaya çalışanlar­a.

Nurkülliya­tı içindeenço­kokunmasıt­avsiyeedil­enİhlâsris­âleleri(20.ve21. Lemâ),adetabaşta­nsona bir“düstûrlarm­anzumesi” mahiyetini­taşıyor.bueserleri­nbiryarısı­İhlâsıkaza­ndıran düstûrları­dersverirk­en,diğeryarıs­ı“İhlâsıkıra­nmaniler”ivebumanil­erdennasıl­kaçınılmas­ıgerektiği­nitarifedi­pyol gösteriyor.

 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye