Sirâcü’n-nur merakla okunacaktır inşaallah
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
vvela: Sirâcü’n-nur’un sıhhatli, mükemmel, güzel çıkması, Medresetüzzehra’nın gayet ehemmiyetli bir yeni dersidir ki, geniş daire-i Nuriyede merakla okunacaktır inşaallah. Emirdağ Lahikası, 187. mektup
*** Sirâcü’n-nur başındaki Münacat’ı okudum. Ülfet ve âdet ve yeknesaklık perdeleri altında çok harika hakikatler gizleniyor gördüm. Bilhassa ehl-i galet ve ehli tabiat ve felsefenin dinsiz kısmı bu âdetullah kanunlarının perdesi altında çok mu’cizat-ı kudret-i İlâhiyeyi görmeyip dağ gibi bir hakikati, zerre gibi bir âdî esbaba isnad eder, yükletir. Kadîr-i Mutlak’ın her şeydeki marifet yolunu seddeder. Ondaki nimetleri kör olup görmeyerek, şükür ve
Ehamd kapısını kapıyorlar.
Meselâ, bir tek kelimeyi aynı anda milyon, belki milyar kelime olarak, cilve-i kudret sahife-i havada istinsah ettiği gibi, [Bütün güzel sözler Ona yükselir. (Fâtır Suresi: 10)] ayetinin remziyle her kelime-i tayyibe, bütün küre-i havada birden, âdeta zamansız, kalem-i kudretle istinsah edildiği gibi mânevî ve makbul hakikatlerin bir yazar-bozar tahtası hükmünde olan küre-i havada kudretin acib bir mu’cizesinin zaman-ı Âdem’den beri ülfet perdesi altında ehl-i galet nazarında saklandığı gibi; şimdi radyo namı verdikleri ayn-ı hakikatle sabit olmuş ki, içinde hadsiz bir ilim ve hikmet ve irade bulunan gayr-i mütenahi bir kudret-i ezeliyenin cilvesi, her zerre-i havaîde hâzır ve nâzırdır ki, hadsiz ayrı ayrı kelimeler her bir zerre-i havaînin küçücük kulağına girip incecik dilinden çıktığı halde karışmıyor, bozulmuyor, şaşırmıyor.
Demek bütün esbab toplansa, tek bir zerrenin bu vazife-i fıtriyesindeki cilve-i kudret-i kudsiyeyi hiçbir cihette yapamadığı ve bu her zerrenin hadsiz ince küçük kulağında ve dilinde gayet harika sanata hiçbir cihette hiçbir parmak karışmadığı için, ehl-i dalâlet ve ehl-i galet “ülfet, âdet, kanunluk, yeknesaklık” perdesiyle saklayıp âdî bir isim takıp muvakkat kendilerini aldatıyorlar. [...]
İşte kardeşlerim, hakikaten bugün, Sirâcü’n-nur’un başındaki Münacat’ı tashih niyetiyle okudum. Kuvve-i hafızam tam söndüğü için, birden o Münacat’ın hakikatlerine karşı, güya seksen yaşında iken yeni dünyaya gelmişim gibi, birden ülfet ve âdetleri bilmiyor gibi, o malûm âdetler perde olamadı. Kemal-i şevk ile tam istifade edip okudum. Pek harika gördüm. Ve anladım ki, gizli düşmanlarımız bir kısım resmî memurları aldatıp Sirâcü’n-nur’un âhirini bahane ederek müsaderesine, yani başındaki Münacat’ın intişar etmemesine çalıştıklarına kanaatim geldi. Rehber’deki Hüve Nüktesi gibi bu Münacat da Sirâcü’n-nur’a dinsizler tarafından hücumunun bir sebebidir.
LÛGATÇE: emirdağ Lahikası, 304. mektup
âdetullah: Allah’ın tabiata koyduğu, yaratılışa ait kanunlar. âhir: son. esbab: sebepler. intişar: yayılma, yaygınlaşma, neşrolunma. istinsah: nüshasını yazma, örneğini çıkarma, kopya etme. kelime-i tayyibe: güzel ve hoş kelime. müsadere: toplatma, devletin bir şeye el koyması. ülfet: alışkanlık peyda etme, alışma. vazife-i fıtriye: fıtrî vazife, yaratılışa ait vazife. yeknesaklık: tekdüzelik, monotonluk, değişmezlik.