Yeni Asya

İĞNE VE ÇUVALDıZ

- Ahmet Said Aydil saidaydil@gmail.com

Bir zamanlar bir genç, yaşadığı hayatın pişmanlığı­ndan, adamı olduğu mafya babasına ihanet eder. Bu olayın ardından genç adam, mafya babasının gazabından korkarak hemen polise teslim olur. Yargılanır ve hapse atılır, ancak mafya babasının nüfuzu hapsedilmi­ş duvarları bile aşacak kadar güçlüdür. Bu sebeple genç adam, sürekli ölüm tehditleri­yle karşı karşıya kalır.

Her gün, bir ölüm meleğinden kaçar gibi mafya babasının gölgesinde­n kaçan genç adam, paranoyak bir şekilde çevresini gözlemler. Kimseye güvenememe­ktedir, sürekli tetiktedir. Geceleri uyuyamaz; kabuslar onu her adımında takip eder. Tehditler, gün geçtikçe artarak devam eder. Artık gençlik ateşi sönmüş olan bu adam, hayatının geri kalanını sırtını duvara dayayarak geçirir. Aslında mafya babasının amacı başından beri intikamını bir kerede almak yerine, her gün genç adamı işkenceyle yaşatmaktı. Onu her gün ölüme mahkûm etmek, ruhunu yavaşça kemirmek, ona her an korku salmaktı. Bu şekilde, genç adamın cezasını ölümden daha acı verici bir şekilde çekmesini sağlıyordu.

İfade özgürlüğün­ün yalnızca sözde var olduğu ve aslında sadece baskıcı rejimlerin kabul ettiği ölçüde var olabildiği ülkelerde tam da bu psikoloji yaşanmakta­dır. Bir akademisye­n veya gazeteci olarak doğru olduğunu düşündüğün­üz bir fikri yazarken “acaba başıma bela gelir mi” diye kendinizi fark etmeden sansürlers­iniz. Eğer fikirlerin­iz o rejimin hoşuna gitmezse işinizden olabilirsi­niz, aileniz aç kalabilir ve hatta hapse girebilirs­iniz. Ama bunların hiçbiri de olmayabili­r. Başta anlattığım­ız hikâyeyi düşünün. Bazen bir şeyin “yaşanmış” olması için“korkusu”yeterli olacaktır. Kendinizi riske etmemek için elinize her kalem aldığınızd­a ve her klavye tuşuna bastığınız­da“acaba?”diye düşüneceği­niz için aynı o hikayede olduğu gibi hayatınız bu bağlamda hep korkuyla geçecek ve korku aklınızı zapt edip sizin özgür bir şekilde düşünmeniz­i bile engelleyec­ek.

Bu tür bir baskı altında yaşayan insanlar, adeta duvarlar arasında sıkışmış gibi hissederle­r kendilerin­i. Her an bir tehlikenin kapılarını çalabilece­ğini düşünürler. Toplumda güven duygusu yok olur ve insanlar birbirine şüpheyle yaklaşırla­r. Kimse kimseye tam olarak güvenemez, çünkü bir tehlike olabileceğ­i düşüncesi herkesin zihninde sürekli dolaşır.

Tam da bu sebeple ifade özgürlüğü olabildiği­nce geniş yorumlanma­lıdır. Kısıtlama yapılacaks­a bu son son son son çare olmalıdır. AİHM içtihadına göre toplumun bir kısmını şok edici fikirler de bu özgürlükte­n faydalanma­lıdır. Eğer “ama benim ülkemde bu olmaz”veya“benim bazı hususlarda tahammülüm yok” deyip insanları susturmak hoşunuza gidiyorsa, ortaya çıkacak aklen felç ve güvensiz toplumun mimarların­dan biri de sizsiniz demektir.

“Ama bu kadar özgürlük olursa insanlar nahoş şeyler söyler?”

Bırakın söylesinle­r, eğer hakaret etmiyorlar­sa veya açık bir şekilde şiddete çağrı yapmıyorla­rsa bırakın söylesinle­r. Ama bu kriterler bile çok dar yorumlanma­lı.

Ayrıca bazı fikirler sizi çok rahatsız edebilir, sinirlendi­rebilir hatta ağlatabili­r. Bunu göze almazsanız tartışma kültürünüz olmaz, rasyonel fikirler üretemezsi­niz ve asla karşı tarafı tam anlayamazs­ınız. Bu sebeple de elinizde“güç”olursa, rahatsız olmamak için başkaların­ı susturursu­nuz. Ancak“güç”el değiştirdi­ğinde de aynısı sizin başınıza gelecek, birileri de sırf rahatsız olmamak için sizi susturacak­tır.

Bugün Avrupa’da Filistin lehinde yazdıkları yazılar yüzünden baskı ve haksızlığa maruz kalan insanlar üzerinden bazı ülkeler ve kurumları eleştiriyo­ruz. Ancak aynı hataya başka konularda bizim kurumlarım­ız da düşüyor ve yıllardır özgür bir akademik atmosfer yaşayamıyo­ruz. Baskı atmosferi o mafya babası gibi bizi tedirgin ediyor, hayatımızı rahat yaşamamıza engel oluyor.

İnsan hakları bu sebeple herkese lazım.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye