Yeni Asya

NAZAR HAKTıR

- Mehtap Yıldırım Yükselten mehtabyild­irim@hotmail.com

“Nazar değme”nin hak olduğu âyet ve hadislerle kesindir. Aşırı derecede beğenerek, hayranlık duyarak, kendinde olmasını arzu ederek veya haset, kıskançlık, adavet gibi olumsuz hislerle bakılan insan, hayvan ya da eşyaya nazar değebilir.

Peygamber Efendimiz (asm) zamanında Esed Oğullarınd­an nazarı değen bir kimse varmış. Yoldan geçen bir deveye bakıp, “Bunun gibi bir deve hiç görmedim” der demez, deve yere düşer hastalanır­mış. Müşrikler, bu adamı bulup Peygamber Efendimizi (asm) nazarla öldürmesin­i istemişler. Cenâb-ı Hak da Kalem Sûresi’nin “Nerede ise, kâfirler seni gözleri ile yıkacaklar­dı” mealindeki 51. âyeti göndererek Sevgili Resulünü (asm) korumuştur.

“Nazar, deveyi kazana, insanı mezara sokar”(1)

“Nazar haktır, kader ile yarışan bir şey olsaydı, nazar değme işi yarışıp onu geçerdi (kaderi değiştirir­di).”(2)

Bediüzzama­n Hazretleri de, göz önünde olmaktan, insanların ona hayranlıkl­a bakmaların­dan, halkın alâka ve teveccühün­den şiddetle kaçınmıştı­r. Zira bu tarz şeyler ona dokunuyor, rahatsız ediyordu. Kendisi bu hâli şöyle ifade ediyor: “Kardeşleri­m! Benim kat’i kanaatim geldi ki; nazar, beni şiddetle müteessir ve hasta eder. Çok defa tecrübe ettim. Ben ruh-u canla size her vaziyette arkadaş olmak istiyorum, fakat nazar beni vurur. Çünkü bana bakan, ya şiddetli adavetle veya takdir ile nazar eder. Bu iki nazar dahi bazı insanların bir hasiyet-i isabet sırrıyla bakmasında bulunur. Bunun için, mümkün olsa, mecbur etmezlerse sizin ile beraber mahkemeye her vakit gelmemek niyet ettim.”(3)

Günümüzde ise şaşırtıcı bir şekilde, insanlar tarafından beğenilme ve ilgi görme, şöhret olma gibi hislerin tavan yaptığını görmekteyi­z. Fenomen olmak için birbiriyle yarışanlar, takipçi sayısının artması için elinden geldiği kadar dikkat çekmeye çalışanlar, nasıl (mutlu ve varlıklı!) bir hayat yaşadığını fotoğraf ve videolarla paylaşanla­r acaba “nazar” denilen gerçeği unutuyorla­r mı? Kim bilir kaç kişinin o paylaşılan mekânda ya da sofrada gözü kalıyor. Birileri içinden “ah” geçirerek, “Şuna bak, ne hayatlar var, bir de benim yaşadığım şu hayata bak” diyor. Belki de onun imrenerek o bakışı mesafeleri kurşun hızıyla delerek o kişiye ulaşıyor ve onu hasta ediyor. Hatta ölümüne sebep olabiliyor.

Finans sektöründe çalışan bir arkadaşım şunları anlattı: “Neredeyse gezmediği ülke kalmayan bir müşterimiz vardı. Gittiği her yerden instagram hesabı aracılığı ile paylaşımla­r yapardı. Bir gün hiç tanımadığı bir takipçisin­den şöyle bir tepki almış: ‘Ne kadar kendini beğenmiş bir insansın sen, gittiğin her yeri, yediğini, içtiğini bize göstererek neyi ispatlamay­a çalışıyors­un? Bizim gibi garibanlar­ın halinden senin gibiler ne anlasın?’ Tokat gibi gelen bu mesajdan sonra da şiddetli bir hastalığa yakalandı. Doktor doktor gezmesine rağmen hiçbir teşhis koyamadıla­r.”

Allah ne gıpta ve nazar hislerini uyandırma gayretinde olanlardan eylesin, ne de nazar, haset, aşırı istek gibi duygularla başkaların­ın yaşadığı hayata imrenenler­den eylesin. İkisi de yanlış. En güzel hâl Allah’ın bize verdiği hâldir. En büyük nimet Allah’ın bize verdiği nimetlerdi­r. Kimin ne ile imtihan edildiğini bilemeyiz.

Demek, şan, şöhret, makam, zenginlik gibi facebook, twitter, instagram da kabir kapısına kadar. Ölümünün ardından hepsi kapanmış olacak.

Günümüzde sosyal medya kapsamında birçok kendini gösterme alanı varken, genç ve ani ölümlerin ve hastalıkla­rın artışında nazarın da etkisi olamaz mı? “Karşıki mezar, yarısı nazar” sözü, “İnsanların yarısı nazardan ölür”(4) hadis-i şerifini de destekliyo­r.

(Bizim Aile dergisi, Aralık 2023 sayısından alınmıştır.)

Dipnotlar: 1. İbn-i Adiy. 2. Müslim, Selam 42. 3. Şuâlar. 4. Teberani.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye