AB YOLUNDA GERI GITMEK
Türkiye’nin Avrupa Birliği macerası hem inişli hem de çıkışlıdır. Yarım asrı geride bıraktığımız bu yolculuk ibretlerle de doludur. Samimi olarak bu yolda ilerlendiğinde ‘kapalı kapılar’ın açıldığını ve üyelik hedeine yaklaşıldığını herkes gördü. Ne var ki belli bir noktaya gelindiğinde ‘masa’ devrildi.
Türkiye’yi idare edenler‘masa’nın devrilmesinden sadece Avrupa Birliği üyesi devlet idarecilerini suçlamış olsa da, esas suçlu olanın samimi olarak AB üyesi olmak istemeyen ülkemizdeki ‘derin yapılar’dır. Bu tespit, AB üyesi ülkelerin hiç kabahati olmadığı anlamına gelmez. Elbette ortada “Birinci Avrupa” ve “İkinci Avrupa” var ve “İkinci Avrupa” ülkemizin AB üyesi olmasını istemez. Ne yazık ki Türkiye’yi idare edenler içindeki“ab muhalileri”de “İkinci Avrupa”nın Türkiye aleyhindeki beyanlarına dört elle sarılıp netice itibarıyla millet menfaatine olan bu yolu engellediler, tıkadılar ya da kapadılar.
Aylar, belki de yılar önce bir uzman, Türkiye’yi idare edenlerin “AB yolu/ AB üyelik masası”nı devirmesinin; “ihalelerde şeffalık istememesi”ne bağlamıştı. İlk bakışta “Ne alakası var?” diyenler olabilir. Ancak beli başlı büyük ihalelerin, dünyada pek de örneğine rastlanmayacak şekilde sınırlı sayıdaki iş adamlarına verilmiş olması sadece tesadüf müdür? AB üyesi olan bir Türkiye’de böyle bir uygulamanın olması mümkün müdür? Türkiye’yi idare edenler her fırsatta“ab, Müslüman olan bir ülkeyi üye olarak kabul etmez. Bizi kandırıyorlar” mealinde sözler sarf etmesi başlı başına bir kandırmacadır. Mutlaka “Müslüman bir ülke”yi AB üyesi yapmak istemeyen Avrupalı yöneticiler de vardır; ama Ab’ye rengini verenler bunlar değil. AB idareciler kaç defa inançlar üzerinden Türkiye’nin üyeliğine itiraz etti? Ama belki beş yüz defa “Türkiye bir hukuk ve adalet devleti olsun. AB üyeliği için bunlar şarttır” demişlerdir.
Yeri geldi tekrarlamakta fayda var: Velev ki Türkiye AB üyesi olmayacak olsun. Yine de ‘hak, hukuk ve adalet’in hükmettiği bir ülke olması milletin menfaatine değil mi? Diyelim ki AB bizi kabul etmedi. Peki, biz kendi içimizde; AB üyesi olmadan niçin tam bir “hak, hukuk ve adalet devleti” olamadık? Bunu da AB mi istemedi? Ya da ihale kanununu yüzden fazla hem de kötü yönde değiştirmemizi AB ve Avrupa mı istedi? Niçin gerçek olmayan bahanelerle milleti yanıltmayı tercih ediyorsunuz?
Bakınız, Türkiye’den yıllar sonra AB üyeliği yolunda adım atan ülkeler bizi çoktan geçti. Bu tablo idarecilerimizi hiç düşündürmüyor mu? Mesela, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, ülkesinin Avrupa Birliği (AB) yolunu hızlandırmaya kararlı olduklarını açıklamış.
Haber özetle şöyle: “Vucic, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’i başkent Belgrad’da kabul etti. Vucic, Miçotakis’e Sırbistan’a AB yolundaki destekleri için teşekkür etti. Vucic, Sırbistan’ın AB yolunu hızlandırmaya kararlı olduklarını ancak Ab’den de bu hususta “net sinyaller” beklediklerini söyledi. Vucic ile güvenlik alanında da konuştuklarına değinen Miçotakis, Sırbistan’ı AB yolunda desteklemeye devam edeceklerini vurguladı.” (AA, 12 Şubat 2024)
Millet menfaatine olan yolda geri adım atmak hatadır vesselam.