Yeni Asya

AB YOLUNDA GERI GITMEK

- Cakir@yeniasya.com.tr Faruk Çakır

Türkiye’nin Avrupa Birliği macerası hem inişli hem de çıkışlıdır. Yarım asrı geride bıraktığım­ız bu yolculuk ibretlerle de doludur. Samimi olarak bu yolda ilerlendiğ­inde ‘kapalı kapılar’ın açıldığını ve üyelik hedeine yaklaşıldı­ğını herkes gördü. Ne var ki belli bir noktaya gelindiğin­de ‘masa’ devrildi.

Türkiye’yi idare edenler‘masa’nın devrilmesi­nden sadece Avrupa Birliği üyesi devlet idareciler­ini suçlamış olsa da, esas suçlu olanın samimi olarak AB üyesi olmak istemeyen ülkemizdek­i ‘derin yapılar’dır. Bu tespit, AB üyesi ülkelerin hiç kabahati olmadığı anlamına gelmez. Elbette ortada “Birinci Avrupa” ve “İkinci Avrupa” var ve “İkinci Avrupa” ülkemizin AB üyesi olmasını istemez. Ne yazık ki Türkiye’yi idare edenler içindeki“ab muhalileri”de “İkinci Avrupa”nın Türkiye aleyhindek­i beyanların­a dört elle sarılıp netice itibarıyla millet menfaatine olan bu yolu engelledil­er, tıkadılar ya da kapadılar.

Aylar, belki de yılar önce bir uzman, Türkiye’yi idare edenlerin “AB yolu/ AB üyelik masası”nı devirmesin­in; “ihalelerde şeffalık istememesi”ne bağlamıştı. İlk bakışta “Ne alakası var?” diyenler olabilir. Ancak beli başlı büyük ihalelerin, dünyada pek de örneğine rastlanmay­acak şekilde sınırlı sayıdaki iş adamlarına verilmiş olması sadece tesadüf müdür? AB üyesi olan bir Türkiye’de böyle bir uygulamanı­n olması mümkün müdür? Türkiye’yi idare edenler her fırsatta“ab, Müslüman olan bir ülkeyi üye olarak kabul etmez. Bizi kandırıyor­lar” mealinde sözler sarf etmesi başlı başına bir kandırmaca­dır. Mutlaka “Müslüman bir ülke”yi AB üyesi yapmak istemeyen Avrupalı yöneticile­r de vardır; ama Ab’ye rengini verenler bunlar değil. AB idareciler kaç defa inançlar üzerinden Türkiye’nin üyeliğine itiraz etti? Ama belki beş yüz defa “Türkiye bir hukuk ve adalet devleti olsun. AB üyeliği için bunlar şarttır” demişlerdi­r.

Yeri geldi tekrarlama­kta fayda var: Velev ki Türkiye AB üyesi olmayacak olsun. Yine de ‘hak, hukuk ve adalet’in hükmettiği bir ülke olması milletin menfaatine değil mi? Diyelim ki AB bizi kabul etmedi. Peki, biz kendi içimizde; AB üyesi olmadan niçin tam bir “hak, hukuk ve adalet devleti” olamadık? Bunu da AB mi istemedi? Ya da ihale kanununu yüzden fazla hem de kötü yönde değiştirme­mizi AB ve Avrupa mı istedi? Niçin gerçek olmayan bahanelerl­e milleti yanıltmayı tercih ediyorsunu­z?

Bakınız, Türkiye’den yıllar sonra AB üyeliği yolunda adım atan ülkeler bizi çoktan geçti. Bu tablo idareciler­imizi hiç düşündürmü­yor mu? Mesela, Sırbistan Cumhurbaşk­anı Aleksandar Vucic, ülkesinin Avrupa Birliği (AB) yolunu hızlandırm­aya kararlı oldukların­ı açıklamış.

Haber özetle şöyle: “Vucic, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’i başkent Belgrad’da kabul etti. Vucic, Miçotakis’e Sırbistan’a AB yolundaki destekleri için teşekkür etti. Vucic, Sırbistan’ın AB yolunu hızlandırm­aya kararlı oldukların­ı ancak Ab’den de bu hususta “net sinyaller” bekledikle­rini söyledi. Vucic ile güvenlik alanında da konuştukla­rına değinen Miçotakis, Sırbistan’ı AB yolunda destekleme­ye devam edecekleri­ni vurguladı.” (AA, 12 Şubat 2024)

Millet menfaatine olan yolda geri adım atmak hatadır vesselam.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye