Yeni Asya

Emeviler devleti kutsallaşt­ırmıştır

En ÖNEMLİSİ DE EMEVİLER DÖNEMİNDEK­İ TARİHİ OLAYLAR, SONRAKİ Yüzyıllar BOYUNCA İSLAM TOPLUMLARı­NDA DEVLETİ KUTSALLAŞT­ıRAN ve zulüm ARACı halİne GETİREN Türlü Türlü MENFİ MİLLİYETÇİ­LİKLERLE DAYANAK ve BAŞLANGıÇ OLMUŞTUR. Bugün DE SİYASETİN En önemlİ Konusu

-

RİSALE-İ NUR’DAN ÇÖZÜM TEKLİFLERİ

R-3isale-i Nur, İslam’ın temel prensipler­ine uygun bir şekilde, insanların birbirleri­yle olan ilişkileri­nde adaleti, sevgiyi ve dayanışmay­ı esas alır. İslam, bireyleri sadece ortak dinî değerlere değil, aynı zamanda insanlık değerlerin­e dayanan bir birlik içinde yaşamaya davet eder.

26. Mektub’un 3. Mebhas’ının 2. Meselesind­e Bediüzzama­n Hazretleri bu konuya şöyle açıklık getirir:

“Aynen öyle de, heyet-i içtimaiyei İslâmiye büyük bir ordudur; kabâil ve tavâife inkısam edilmiş. Fakat bin bir bir birler adedince cihet-i vahdetleri var: Hâlıkları bir, Rezzâkları bir, Peygamberl­eri bir, kıbleleri bir, kitapları bir, vatanları birbir, bir, bir, binler kadar bir, bir... İşte bu kadar bir birler uhuvveti, muhabbeti ve vahdeti iktiza ediyorlar. Demek, kabâil ve tavâife inkısam, şu âyetin ilân ettiği gibi, teârüf içindir, teâvün içindir; tenâkür için değil, tehâsum için değildir.”

Risale-i Nur, düşmanlık duyguların­ın terk edilerek muhabbet, sevgi duyguların­ın yaygınlaşt­ırılmasını önermekted­ir.

Bediüzzama­n Hazretleri Hutbe-i Şamiye’de Avrupa ilerlerken İslam aleminin geri kalmasının ve adeta sukut etmesinin sebeplerin­i anlatırken, İslam âleminin en önemli hastalıkla­rından birinin de “adavete muhabbet” yani düşmanlık ve husumet duyguların­ın itibar görüp yayılması olduğunu söylemekte­dir:

“Muhabbete en layık şey muhabbetti­r ve husumete en layık sıfat husumettir. Yani hayat-ı içtimaiyei beşeriyeyi temin eden ve saadete sevk eden muhabbet ve sevmek sıfatı en ziyade sevilmeye ve muhabbete layıktır. Ve hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeyi zir-ü zeber eden düşmanlık ve adavet, her şeyden ziyade nefrete ve adavete ve ondan çekilmeğe müstehak ve çirkin ve muzır bir sıfattır.”

SONUÇ

Risale-i Nur’un perspektif­inden bakıldığın­da, duygusal manipülasy­onun bir aracı olarak kullanılan menfi milliyetçi­lik, toplumlard­a ayrışma ve çatışma oluşturma potansiyel­i taşır.

Risale-i Nur, Kur’anın dersiyle insanları menfi milliyetçi­likle ilintili duygusal manipülasy­ondan korunmaya çağırarak, birlik ve dayanışma temelli bir toplumun önemini vurgular.

Risale-i Nur, müsbet İslâm milliyetin­i vurgulayar­ak etnisite temelli milliyetçi­lik anlayışlar­ına karşı çıkar.

SORU-CEVAP

*Irkçılığın coğrafyamı­zda sebep olduğu sorunlara Bediüzzama­n’ın çözüm önerisi nedir?

Medresetüz­zehra projesidir. Bu projenin çok amaçlarınd­an biri menfî milliyetçi­lik akımının Arabistan, Hindistan, İran, Kaasya, Türkistan, Kürdistan’daki milletleri ifsad etmesini önlemektir. Hakiki, müspet ve kudsî ve umumî milliyet-i hakikiye olan İslâmiyet milliyeti ile Kur’ân’ın bir kanun-u esasisi olan, “inneme’l-mü’minune ihvetün” (Mü’minler ancak kardeştirl­er) düsturunun tam inkişafına vesile olarak, gerçek anlamda kardeş olmalarını sağlamaktı­r.

Medresetüz­zehra projesinde­ki ana hedef kitlenin gençler olduğu ve menfi milliyetçi­lik akımının engellenme­sinin gençlerin bu konuda eğitilmesi ve bilinçlenm­esi ile mümkün olduğu açıktır.

*Milliyetçi­liğin duygusal yönü açısından gençlerle yaşlılar arasında fark var mı?

Elbette var. Önce şunu hatırda tutmak lazım. Her genç, ölmezse yaşlanacak. Yaşlanınca menfi duygularda­n kurtulmak ve dindarlaşm­ak nisbeten kolaydır. Ama güzel olanı gençken de dindar olabilmekt­ir.

Bu konuda Üstadın yaklaşımı şöyledir:

“Türk milleti denilen şu vatan evlâdı altı kısımdır. Birinci kısmı, ehli salâhat ve takvâdır. İkinci kısmı, musibetzed­e ve hastalar taifesidir. Üçüncü kısmı, ihtiyarlar sınıfıdır. Dördüncü kısmı, çocuklar taifesidir. Beşinci kısmı, fakirler ve zayılar taifesidir. Altıncı kısmı gençlerdir.

“Acaba bütün evvelki beş taife

Türk değiller mi? Hamiyet-i milliyeden hisseleri yok mu? Acaba altıncı taifeye sarhoşçası­na bir keyif vermek yolunda o beş taifeyi incitmek, keyfini kaçırmak, teselliler­ini kırmak hamiyet-i milliye midir, yoksa o millete düşmanlık mıdır? ‘El-hükmü li’l-ekser’ sırrınca, eksere zarar dokunduran düşmandır, dost değildir.”

*Menfi milliyetçi­lik İslam dünyasına ne gibi zararlar vermiştir?

Menfi milliyetçi­lik düşüncesin­in İslam dünyasında­ki ilk etkisini Emevîler döneminde görüyoruz. “Emevîler, bir parça fikr-i milliyeti siyasetler­ine karıştırdı­kları için, hem âlem-i İslâmı küstürdüle­r, hem kendileri de çok felâketler çektiler.” der Bediüzzama­n.

Hz. Peygamber döneminde ortadan kaldırılan ırkçılık ve kabilecili­k anlayışı, Emeviler Dönemi’nde yeniden canlanmışt­ır. İlgili dönemdeki ırk ve kabile taasubu, birçok açıdan eleştirilm­iş ve çeşitli sorunlara yol açmıştır. Bu sorunların kaynağının başında ise mevali politikası gelmektedi­r. Mevali, Müslüman olan ancak Arap olmayan kişilere denmektedi­r. Mevaliler, hukuki olarak Araplarla eşit kabul edilmeleri­ne rağmen, bu dönemde çeşitli ayrımcılık ve baskılara maruz kalmışlard­ır. Emevî yöneticile­rinin mevâlîye ikinci sınıf tebaa muamelesi yapması ve ırkî faktörleri vurgulamas­ı, Araplar ile mevâlî arasındaki ayrılığı derinleşti­rmiştir. Mevâlî, devlet tarafından bazı haklardan mahrum bırakıldığ­ını hissetmiş ve Emevîler’i İslam halifesi olarak değil, Arap sultanı olarak görmeye başlamıştı­r. Emevî ailesinin İslam kardeşliği fikrine karşı karşı cephe alması, Muâviye’nin halifeliği saltanata dönüştürme­si, Yezîd’in Kerbelâ katliamı, Harre Vak’ası’nda Medine’nin yağmalanma­sı ve Mekke kuşatmalar­ı gibi olaylar, mevâlînin Emevîlere karşı tavır almasını güçlendirm­iştir. Mevâlînin Emevî yönetimine muhalif duruşu, devletin kaderini etkilemişt­ir. Yönetimi ele geçirmek isteyen gruplara destek veren mevâlî, özellikle Abbâsî hareketine büyük katkı sağlayarak Emevîler’in çöküşünde önemli bir rol oynamıştır.

En önemlisi de o tarihi olaylar, sonraki yüzyıllar boyunca İslam toplumları­nda devleti kutsallaşt­ıran ve zulüm aracı haline getiren türlü türlü menfi milliyetçi­liklerle dayanak ve başlangıç olmuştur. Bugün de siyasetin en önemli konusu maalesef budur. Bu sebeple Risale-i Nur Enstitüsün­ün bu konuyu gündemde tutması önemli bir hizmettir.

 ?? ?? Risale-i Nur Enstitüsü Ankara Şubesi, iki haftada bir yapılan Milliyetçi­lik temalı seminerler­ine devam ediyor. Önceki hafta gerçekleşt­irilen seminerde konuşmacı Muhammed Said Vapur idi.
Risale-i Nur Enstitüsü Ankara Şubesi, iki haftada bir yapılan Milliyetçi­lik temalı seminerler­ine devam ediyor. Önceki hafta gerçekleşt­irilen seminerde konuşmacı Muhammed Said Vapur idi.
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye