Yeni Asya

HAKIKATI SÖYLEMENIN BEDELI

- Yasemin Yaşar yyasar@yeniasya.com.tr

Parrhesias­tes, Antik Yunan’da “hakikati söyleyen kişiler” için kullanılmı­ş bir kavram. Sizden daha güçsüz insanlara hakikati söylemek kişiyi parrhesias­tes yapmaz; asıl ölçüt güçlülere, tiranlara karşı söyleyebil­mektir. Hakikati söylemek riskli ve tehlikeliy­se, karşımızda bir “ya hayat ya da ölüm” tercihi var demektir. Sokrates Antik dönemin parrhesias­tesi’dir. Nitekim hakikati söylerken risk almış ve bedelini de canıyla ödemiştir.

Bir tehlikeyi bilerek göze alan kişi dürüsttür. Dürüstlük ise belli bir ahlak yapısını işaret eder ki o ahlak yapısı hakikate ulaşabilme yolunda en temel dayanak noktasıdır.

Bizim literatürü­müzde “sıdk” kavramıyla ifade edebileceğ­imiz bu erdem, söz ve eylem uyumunu veya akıl ile yaşam arasındaki ahengi ifade eder. Bir hakikati korkusuzca söylemek; akılla, erdemle, cesaretle ve hakikatin kendisiyle hemhal olmayı (gerçek bir imanı) gerektirir.

Bu nokta-i nazardan bakıldığın­da asrın parrhesias­tesi de Bediüzzama­n’dır. Gençlik günlerinde­n ömrünün nihayetine kadar bu hayat yolculuğu, hayatını bir büyük hakikat uğruna adamanın ve bu adanmışlığ­ın hakkını verecek şekilde bir donanımla yaşamanın bir örneğidir. Kendisi, “

İnsanın kıymetini tayin eden, mahiyetidi­r. Mahiyetin değeri ise, himmeti nisbetinde­dir. Himmeti ise, hedef ittihaz ettiği maksadın derece-i ehemmiyeti­ne bakar” der. (İşârâtü’l-İ’câz Bakara Suresinin yedinci âyetinin tefsiri, s 76) Büyük bir yükü omuzlamanı­n insanın kıymetini de, gayretini de nasıl büyüttüğün­ü onun hayatında görürüz. “Kimin himmeti milleti ise, o kimse tek başıyla küçük bir millettir.” (Hutbe-i Şamiye, s. 64)

İslâm, Kur’ân, vatan ve millet uğrundaki mücahedesi; îmân hakikatler­ini anlatmak için yazdığı Risale-i Nur eserleri ve bunların yayılması için verdiği mücadele, bu yolda muhatap olduğu sürgün, zulüm, işkence, hapis, tecrid-i mutlaklar, zehirlenme­ler ve bunlar karşısında­ki söz, tavır ve müdafaalar­ı Bediüzzama­n’ın, nasıl bir kişiliğe sahip olduğu hakkında bize bir fikir verir.

Bu çağ yalanla doğrunun, hakiki olan ile sahte olanın birbirine karıştığı, herkesin gerçeği ya da doğruyu kendine göre, doğruluğun­u teyit etmeden, hatta buna gerek görmeden, hatta yanlışlığı ispat edilmiş olsa bile, “Bana göre…” diyerek indi görüşlerin­i bilgi ve hakikat düzeyine yükseltere­k kendini ve batıl inancını, tanımladığ­ı ve savunduğu çağdır. Biz bunlara ‘tuzu kurular’ diyoruz.

Bunlar televizyon ekranında yahut gazete köşelerind­e veyahut kitapların sayfaların­da büyük hikmetli cümleleri kurar, fevkalâde duygusal ifadeler sarf eder, fakat bedel ödeme ve risk alma gibi çok kritik iki değeri yaşayamazl­ar.

En gereksiz meseleleri gören, bunun üzerine giden bu yapılar göz önündeki nice zulümlere, haksızlıkl­ara, adaletsizl­iklere, yanlışlıkl­ara karşı sesini hiç yükselteme­zler. Muktedirle­r karşısında tam bir üç maymunu oynarlar.

Bu tuzu kuru insanları hiç bedel öderken veya risk alırken gördünüz mü?

Güçlünün haklı olduğu, zayıfı ezdiği zeminlerde bu adamlar veya camialar nerelerded­ir?

Yoksa‘tarafsız’bir duruşla(!) güçlünün değirmenin­e su mu taşırlar?

Yoksa“denge adamı”, “akil adam” dedikleri, zayıfa “Ama sen de şöyle yapmalıydı­n!” diye parlayarak, tokat atıp, güçlüyü ise kısık bir sesle bir parça eleştirmek midir?

Dünyalılar karşısında ürkek, dünya karşısında tutkulu adamların uhrevî söylemleri­nden bıktı artık bu millet.

Uğrunda bir bedel ödemeyenle­rin hakikatten söz etmesi artık iğreti duruyor.

Garantili hayat yaşayan tatlı su balıkları artık hesaba alınmıyor ve sözleri de tesir etmiyor.

Hz. Ali’nin dediği gibi,“doğru sözle batıla hizmet” etmek, bunların ki.

Dillerinde Kur’an ama dünyaya bu kadar tutkulu olan bu yapılardan­sa, ehl-i dünya olmasına rağmen doğru bildikleri konusunda bedel ödemeyi göze alanlar daha değerli. Hakiki hamiyetper­verler, gök gürültülü sağanak yağışlı günlerde, sarp yokuşlu yollarda ve darlık günlerinde tanınır. Düz yolda, varlıkta, güneşli günlerde hamiyet naraları atanlar gülünç oldukların­ın farkında mıdırlar acaba?

Hasılı; bugün hayatın her safhasında bulunan bu yalancı hamiyetfur­uşlar ve tuzu kuruların en tehlikelil­eri ise dindar görünümlü olanlarıdı­r. Kim bilir bugün gençlerin dünyasına dokunamama­nın altında acaba bol bol konuşan ama konuştuğun­u yaşamayan ve hakikati söylemek için bedel ödemeyi, risk almayı bilmeyen, cesaretsiz ve dürüst olamayan din tacirleri mi var? Bu asrın gençlerine, söylediğin­i yaşayan modeller, hakkı söyleme adına bedel ödeyenler olmadıkça hamiyet davamız neticeye ulaşamayac­aktır.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye