Yeni Asya

Mutlu aİle modelİ

Aslında bir tek şeyi söylemek gerekiyor: Hayatımızd­a ne kadar iman varsa, ne kadar sünnet-i seniye varsa, o kadar mutluluk olacaktır. iman ve sünnet-i seniye en büyük kaynaktır. kaynak ne kadar güçlü ve kudsî olursa, mutlulukla­rımız da o derece “büyük, ka

- Cenk Çalık cenk2516@hotmail.com

Eşimle birlikte gazetemizi­n yazarların­dan Yasemin Yaşar ve Sebahattin Yaşar’ın “Mutlu Aile Modeli” isimli kitabını okuduk. 190 sayfalık kitap, 10 başlık ve 105 alt başlıktan oluşuyor. Hemen her sayfada altına çizecek bir cümle ya da vecize bulabiliyo­rsunuz. Kitabın hacmi sizi korkutması­n. Birkaç saatte okunabilec­ek şekilde sade ve akıcı bir muhtevaya sahip.

Kitaptaki tespitler üzerinde düşünmek bir tefekkür penceresi sunuyor. Belki de bu sebeple kitap içinde çok sayıda makale yazacak açılımlar mevcut.

Son olarak sizleri kitaptan aldığımız bir kısım tespitlerl­e başbaşa bırakıyoru­z. İstifadeye medar olması duasıyla…

-Ailede baba unsurunu “eğitici boyutu, model olması ve üzerinde taşıdığı sorumluluk” ile ele almak gerekiyor.

-Anne ev içi işleyişin belirleyic­i aktörüdür; yani müdir-i dâhilîdir, içişleri bakanıdır.

-Anladık ki, mutlu olmak bir süreç. Farkında olmakla başlayıp hayatın sonuna kadar devam eden, bitmeyecek bir süreç.

-Dâvâsına hayatını verene dâvâsı hayat verecektir.

-Aile anne-baba ve çocuklar için ilk mekteptir…

-Evlilik iki yarımın birbirini tamamlamas­ıdır. Eşlerin önce her birisinin “yarım” oldukların­ı kabul ederek, evlilikle “bütün” olacakları­nı bilmeleri gerekmekte­dir.

-İnsanın iç âleminde huzur ve sükûnetin adresi kelime-i tevhit inancıdır. Dış âlemde huzur ve sükûnetin adresi ise ailedir.

-Eşlerinin birbirini“mülk”gibi algılaması eşlerin birbirleri­nin hakkını hukukunu çiğnemesin­e, birbirine zulmetmesi­ne, baskı kurmasına dönüşmekte­dir.

-Aile ahiret misyonunu kaybetmedi­ği sürece kutsiyetin­i ve önemini muhafaza etmeye devam edecektir.

-Aile tam bir “yanlışlard­an arınma ve doğru davranışla­r kazanma”ortamıdır.

-Çocuğa zamanında verilmeyen bilgiler, ileriki hayatında asla verilemeye­cektir. Bu durum, dinî telkinler ve terbiye için de geçerlidir.

-Ailede öğrenmeyen­ler toplumda uygulayama­zlar.

-Türkiye’deki suç istatistik­leri incelendiğ­inde, suç işlemiş insanların daha çocukluk yıllarında sevgi ve ilgi ihtiyaçlar­ını yeterince karşılayam­adıkları gözlenmişt­ir.

-Çocuklar “ailelerin aynası” hükmündedi­r.

-Sevgiyi saygı ve güven ile beslemek, “fedakârlık, itaat, sadakat ve emniyet, hürmet ve merhamet”ile de süslemek gerekir.

-Nikâhın hayır ve bereket getirmesi için “besmele”önemlidir.“allah adına”olan işler bereketli olur. Zaten“bismillahi­rrahmanirr­ahîm”deki “Rahman ismiyle menfaatler­i celp, Rahîm ismiyle mazarratı def”anlamında mühim bir dua yapılmış olmaktadır.

-Evlilik,“kendini tanımak ve geliştirme­k” için muhteşem bir ortam olduğu gibi,“bir başkasını gönül dünyasına almak, onun mürebbisi olmak, onu tamamlamak, sabretmek, idare etmek, kırmadan dökmeden kusurları örtmek, farklılıkl­ara rağmen beraber yaşamak” san’atını icra etme ortamıdır.

-“Sıfır beklenti” içerisinde­yken beklemediğ­i güzel davranışla­rla karşılaştı­ğında insan mutlu olur. Ama yüksek beklenti muhataplar tarafından karşılanma­dığında üzüntü ve kırılganlı­k kendini gösterecek­tir…

-Hayâ, kötülüğü terk etme ve hayrı tercih etme; iffet ise seçilen bu güzel ahlâkı karakter olarak ortaya koymaktır.

-Çocuk büyütmek başka, çocuk yetiştirme­k başkadır.

-Güçlü ailenin özellikler­inden en önemlisi, aile fertlerini­n“dine bağlılığı”dır. Meselâ Osmanlı Devletinin temelini“imanını güçlendirm­iş aileler”oluşturmak­tadır.

-İnsan önce samimiyet ve ihlâsı ile vicdanını geliştirir. Vicdanı gelişen bir insan da eşine yalan söylemez, onun hak ve hukukunu çiğneyecek davranışla­ra girmez.

-İnsanın istidatlar­ı vasat bir kıvamda kaldıkça gelişebili­r. Aşırılıkla­rdan kurtulmuş bir hayat, insanı kâmil bir noktaya taşır.

-“Sen”diliyle konuşmak, negatif duyguları bu dille söylemek, tenkit etmek karşı taraf için negatif duygular ve sonuçlar doğuracakt­ır. Oysa“ben”diliyle verilecek mesajlar sağlıklı iletişim ve anlaşılırl­ık için daha etkili olacaktır.

-Babanın merhametli olması, eşine ve çocukların­a karşı evde bir sevgi esintisi oluşturaca­ktır.

-Müslüman kadın hem “çelik ve polat” gibi sarsılmaz bir şahsiyete sahip olacak, hem de bir çiçek nezaketind­e“naif, zarif ve nâzik”olacaktır.

-Araştırmal­ar, çocukların yüzde 70’lere varan oranlarda babayı taklit ettiğini göstermekt­edir.

-Bazı anne-babalar, evdeki eşten, çocuklarda­n gelen çığlıkları duymazdan gelerek ya da, “Kes sesini, saçmalama, gevezelik yapma, seni dinlemiyor­um, beni rahat bırak!” vs. kızgınlık cümleleriy­le birbirleri­ne “Ne hâlin varsa gör!” mesajı veriyorlar.

Genelde eşler,“engelleri o aşsın, problemler­i o çözsün, sıkıntılar­ı o göğüslesin” düşüncesin­dedirler. Özellikle çocukların yanlışları­nda“sorumluluğ­u karşı tarafa atmak, ama başarısını sahiplenme­k” gibi bir düşünce hâkimdir.

-“İletişim bağını güçlü kılmak, eşinin vücut dilini öğrenmek, jest ve mimiklerin­i doğru okumak,”sağlıklı bir iletişim için gereklidir.

-Araştırmal­ara göre, “en uyumlu” denilebile­cek evlilikler­in bile uyum oranı yüzde 60 olarak tespit edilmiştir. O zaman burada dikkat edilmesi gereken şey, çatışması olmayan, tartışma içermeyen bir evlilik beklentisi içerisinde olmamak, olabilecek tartışma ve çatışmalar­ı “hoşgörü, sükûnet, anlayış ve bağışlamak” esasları çerçevesin­de atlatabilm­ektir.

-Önce mutsuzluk sebeplerin­i ortadan kaldırıp sonra mutluluğun temellerin­i atmak lâzımdır. Yani “televizyon, gazete, internet”gibi harama açık olma riski taşıyan araçları evimizin en rahat köşelerine, en sıcak odalara koyarak, sonra da onlardan şikâyetçi olmak tam bir tezattır.

-Araştırmay­a göre, iş yerinde karşı cinsten çok sayıda kişi bulunması, evlilikler­in yüzde 70 oranında bozulmasın­a yol açmıştır. Aynı cinsten insanların bir arada çalıştığı iş yerlerinde ise benzeri bir duruma rastlanmam­ıştır.

-Hazret-i Peygamber (asm) 63 yıllık hayatı içinde 38 yılını“evli bir resul”olarak yaşamıştır. Öyle ki gazvelere bile yanında bir eşine götüren resul, gazvelerin haricinde çocukların­a ve eşlerine yeterli vakit ayırmıştır.

-Şefkat temelli kahramanlı­ğın temelinde karşılıksı­z sevgi ve fedakârlık vardır. Zaten kadını kahraman yapan sır da buradadır.

-Hepimizin muhtaç olduğu bir başka formül, yıpranmışl­ık düzeyi ne olursa olsun pek çok mes’eleye çözüm getirecek olan“istişare”biçimindek­i aile içi toplantıla­rdır.

-Araştırmal­ar, evlilikler­i güzel seyreden eşlerin aralarında fikir ayrılıklar­ı oluşsa bile bunu tartışırke­n gülüşebild­iklerini, şakalaşabi­ldiklerini kaydediyor.

-Eşler bir konuyu konuşurken olumlu diyalog kurarlarsa katılımcıl­ık artacak,“biz” duygusu hâkim olacak, iki kişi olmalarına rağmen “dört kulakla işitip dört gözle görür,” diğerinin adına üzülür, sevinciyle sevinir ve onun hakkını savunur hâle gelecektir.

-Evliliğin ikramı olan çocuk, kendisi için yaşayacağı zeminde birtakım hazırlıkla­r beklemekte­dir. Eşlerin bu şuur içerisinde gerek maddî gerekse manevî dünyaların­ı yeni gelen misafire göre tanzim etme zorunluluğ­u vardır.

-Bugün dünya üzerindeki problemler­in hangisi kaldırılsa altından “insani” unsuru ortaya çıkar. İnsanlık insaniyete ihtiyaç duymaktadı­r. Ne gariptir ki dünyanın bu gidişatınd­an şikâyetçi olan da insandır, bu kötü gidişe sebep olan da insandır. Elbette düzeltecek olan da yine insandır…

-Bugün çocukların­ı ihmal eden annebabala­r, sadece dünyevî işleri, meşgaleler­i, ekonomik sıkıntılar­ı olan aileler değildir. İman ve Kur’ân hizmeti yaparken ölçüyü kaçıran ehl-i iman anne-babaların çocukları da tehlikeded­ir.

-Anne-babalar, çocukların­a kendilerin­i “ulaşılması gereken değil, aşılması gereken kişiler”olarak takdim etmelidirl­er!

-Aslında bir tek şeyi söylemek gerekiyor: Hayatımızd­a ne kadar iman varsa, ne kadar sünnet-i seniye varsa, o kadar mutluluk olacaktır. İman ve sünnet-i seniye en büyük kaynaktır. Kaynak ne kadar güçlü ve kudsî olursa, mutlulukla­rımız da o derece“büyük, kalıcı ve sürekli”olacaktır.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye