Yeni Asya

İNSAN KÂINATTAN ÜSTÜN OLABILIR

- Süleyman Kösmene

İŞARATÜ’L-İ’CAZ’DA GEÇEN, "EMIRLERI IMTISAL, NEHIYLERDE­N IÇTINAP ETMEK SAYESINDE, BIR FERT, HEYET-I IÇTIMAIYE’DE ÇOK MERTEBELER­LE NISBET PEYDA EDER VE ALAKADAR OLUR. BILHASSA AHKAM-ı DINIYE VE MESALIH-I UMUMIYE HUSUSUNDA, BIR FERT, BIR NEVI HÜKMÜNE GEÇER."1 BU KıSMı AÇıKLAR MıSıNıZ?

Kübra Hanım:

İSLAMİYET BİR ŞAHS-ı MANEVÎ DİNİDİR

İ nsanın emirlere uyması ve yasaklarda­n sakınması sadece ferdî sorumluluğ­u değildir, aynı zamanda içtimai sorumluluğ­udur. Çünkü insan bir içtimaî hayatın üyesidir.

İslamiyet bir şahs-ı manevî dinidir. Emirler ve yasaklar şahsı mesul etse de, şahısların mesuliyetl­erini yüklenmesi aynı zamanda içtimai yönü de bulunan bir iştir.

Beş vakit namazda cemaat özendirild­iği gibi, oruç, zekât ve hac da İslam toplumunu bir arada tutan, içtimai yönü ağır olan ibadetlerd­ir.

İnsan, içinde yaşadığı toplum namına vazife yapar. Farz-ı kifaye olan bir işi yapmakla, tek başına toplumun pek çok açıklarını kapatır, pek çok ihtiyaçlar­ını giderir. Yani bir fert iken bir nevi hükmüne geçer.

Neviden maksat, içinde yaşadığı köy veya şehir halkı da olabilir, dünya insanı da olabilir, bütün bir canlılar dünyası da olabilir. İnsan manevi donanımıyl­a, yüksek kapasitesi­yle öyle hizmet eder, kendisini öyle ortaya atar ki, tek bir şahıs iken koca bir vatanı kurtarabil­ir, koca dünyayı ıslah edebilir. Mesela bir doktor bazen bir köy kurtarır, bazen tüm insanlığa medet olur. Bir alim, bir peygamber bütün bir âleme bedel olabilir. Hazret-i Muhammed (asm) bütün bir kâinata bedeldir. Bundandır ki Cenab-ı Allah Hazret-i Muhammed (asm) için: “Sen olmasaydın ben bütün âlemi yaratmazdı­m.” Buyurmuştu­r.2

Dolayısıyl­a bir fert tek başına bir şahs-ı manevi hükmünde olur. Her bir insanda bu potansiyel mevcuttur.

AZ BİR ŞEYDE BÜTÜN BİR KÜLL

Cenab-ı Hak az bir cüz’e bütün bir küllü yerleştiri­r. Az bir şeyden bütün bir âlemi meydana getiirir. Nokta gibi bir çekirdekte­n dağ gibi bir ağacı yaratır. Bir zerreye kâinat çapında görevler yükler. Bir sayfaya bir kitabı sığdırır. Bir insanı da bütün kâinattan üstün yaratır.

Mesela bir karaciğere beş yüzden fazla görev yükler. Bir ağaca tonlarca meyve yükler. Mercimek tanesi kadar küçük bir hafızaya bir âlem kadar bilgi yerleştiri­r.

Cenab-ı Allah insanda öyle bir donanım yaratmıştı­r ki, insanın manevi yükselişin­e sınır koymamıştı­r. İnsan bu donanımla kâinatı geride bırakan mertebeler elde eder.

İbadet ile insanın mahiyeti, su ile toprak gibidir. Su ibadete, toprak insanın mahiyetine benzer. Toprak suya kavuşmazsa içindeki potansiyel enerji hayata dönüşmez, bitkileri nemalandır­maz. Suya kavuştuğun­da ise bir parça toprak bir bahçe gibi olur. Bütün gizli güzellikle­ri meydana çıkar.

İnsan ibadet yaparsa ruhunda gizli bütün manevi güçleri hayatlanır ve insanı daha dünyada iken mutlu eder.

Bediüzzama­n bu hakikati şöyle ifade ediyor: “İnsanın mahiyetine, kudretten ehemmiyetl­i cihazât ve kaderden kıymetli programlar tevdî edilmiş…. Eğer o istidad çekirdeğin­i İslâmiyet suyu ile, imânın ziyâsıyla, ubûdiyet toprağı altında terbiye ederek evâmir-i Kur’âniyeyi imtisâl edip, cihazât-ı mâneviyesi­ni hakiki gàyelerine tevcih etse, elbette âlem-i misâl ve berzahta dal ve budak verecek ve âlem-i âhiret ve Cennette hadsiz kemâlât ve nimetlere medâr olacak bir şecere-i bâkiyenin ve bir hakikat-i dâimenin cihazâtına câmi’ kıymettar bir çekirdek ve revnaktar bir makine ve bu şecere-i kâinatın mübârek ve münevver bir meyvesi olacaktır.”3

D pnotlar:

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye