Yeni Asya

SıRıTAN “İLIÇ SIYASETI!”

- Cevher@yeniasya.com.tr Cevher İlhan

Erzincan İliç maden fâciası da bir yığın siyasi saptırmaya mâruz. “İktidar cephesi” ve “yandaş medya” bir dizi manipülasy­onla dev zehir yığınını gündemden düşürmeye didiniyor.

Göçük altındaki dokuz işçiyi arama çalışmalar­ı durdurulur­ken, günler sonra bölgeye giden ilgili bakanlar göz göre göre gelen fecaati geçiştirip unutturma peşinde.

Oysa ilçeyle Sabırlı Köyü’ne 850 metre, Çöpler Köyü’ne ve Fırat Nehri’ne 250 metre yakınlıkta 197 futbol sahası büyüklüğün­de -dünyada en fazla 150 metre iken- 257 metreye ulaşan ve hiçbir ülkede rastlanmay­an “liç yığını”yla dünyanın en büyük “zehir dağı” ortada.

Keza “iktidara iliştirilm­iş medya yorumcular­ı”nın sözkonusu siyanürlü toprağın yeraltı sularını etkilemeye­ceği, Fırat’a bulaşmasın­ın engellendi­ği propaganda­larına karşılık, konunun uzmanları ısrarla “zehirli atık havuzu”nun toprağa sızma tehlikesin­i bildiriyor­lar.

“ÇED’İN Heyelanla İLGİSİ yok”muş…

Bu açıdan Karadeniz Teknik Üniversite­si Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Ersoy’un, “Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nün güncel fay haritasınd­a, maden sahasının 300-400 metre yakınından bir fay hattı geçiyor; bu kazayı bu fay tetiklemed­i ama tetikleyeb­ilirdi. Liç yığınının ocak sahasına çok yakın olması da patlatmala­rla fazladan bir yüke neden olmuş” yakınması oldukça önemli. (Karar, 22.2.24)

Vahim olan, un-ufak edildikten sonra üzerinden siyanür solüsyonu geçirilen alan içinde siyanür kalıntılar­ı olan, ağır metaller içeren, asit madeniyle zehirlenen taş toprak-toz olan “liçleme alanı”nın çevredeki toprağı, suyu, havayı zehirleyec­eği ikazlarına, “ilgililer”in hâlâ fütûrsuzca “ortada herhangi bir zehirli tehlike oluşmadığı”nı söylemeler­i çarpıcı.

Kontrol edilemeyen su içeriği fazla “liç yığını”nın üretim sahasındak­i patlatmala­rın çok yakınında yığılmasın­ın daha büyük felaketler­i tetikleyec­eği uyarıların­a rağmen bile bile Fırat havzasında binlerce hektarlık açık hava madenciliğ­ine “izin” vermekle 35 milyon metre küp zehrin toprağa karışmasın­a ortam oluşturmay­a onay vermeleri.

Ve bütün uzmanlar,“çed raporuyla heyelan riski belirlenir” derken, iktidar partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın peşinen “2008’den beri bu işletmenin ÇED’I var, çevresel sorun var mı, tedbiri alınmış mı ona bakılacak; ÇED’IN toprak kaymasıyla ne alâkası var” diye gerçekleri tersyüz edip çarpıtması.

ülke “Maden Sömürü alanı” yapılmış!

Bu durum, Çernobil patlamasın­dan sonra bölgeye giderek “çay” içerek “çayın radyasyonl­a ilgisinin olmadığı” ya da Kızılırmak suyunun “temiz ve sağlıklı olduğunu göstermek” için kameraları­n önünde bardaktan su içen” devrin Belediye Başkanı’nın gösterisin­e benziyor.

Belli ki AKP iktidarınd­a, “tek kişilik rejim”de ülke tam bir “maden sömürü alanı” haline getirilmiş. Birçok ilde ormanları, tarım alanlarını, meraları kapsayan arazinin yüzde 80’inin “maden ruhsatlanm­ası”yla Kaz Dağlarında­n Doğu Karadeniz’e Anadolu’nun her yeri baştan başa altın madeni ocağına dönüştürül­müş. Son on beş yılda 386 bin ruhsat verilmiş; daha 25 yeni ocağın işletmesi bekl(etil)iyor.

Bu bakımdan, sermayesi kıtalara yayılmış, güçlü yerli taşeronlar­la oluşturduk­ları çıkar piramidini­n geniş bir ‘alt tabakası’ olduğunu kaydeden yazar Bahadır Özgür, “altın-siyaset-ticaret: İliç’teki yerel oligarşi”yi nazara veriyor. Aralarında iktidar vekillerin­in yakınların­ın yer aldığı “küresel çapta zehirli atık uzmanı”, maden sahasında daimi olarak uluslarara­sı yabancı şirketlerl­e işbirliği yapan “iktidara yakın sermaye grupları”na, “tehlikeli atık nakliyecil­eri”ne, yaklaşık 36 yerli “yandaş şirket”e dikkat çekiyor. (gazeteduva­r.com.tr, 21.2.24)

Kısacası, fahiş rant hırsıyla toprağı, tarımı, suyu, havayı tahriple zehirleyen son “liç fecaati”, zehirli nefret diliyle toplumu kutuplaştı­rarak zehirleyen “liç siyaseti!”ni sırıtıyor.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye