HAKKıN HATıRı ÂLÎDIR, HIÇBIR HATıRA FEDA EDILMEZ
SUÂL:
“Efkârı teşviş eden, hürriyet ve Meşrutiyeti takdir etmeyen kimlerdir?” Cehalet ağanın, inat efendinin, garaz beyin, intikam paşanın, taklit hazretlerinin, mösyö gevezeliğin taht-ı riyasetlerinde, insan milletinden menba-ı saadetimiz olan meşvereti inciten bir cemiyettir. (HÂŞİYE) Benîbeşerde ona intisap eden, bir dirhem zararını bin lira milletin menfaatine feda etmeyen, hem de menfaatini ızrar-ı nâsta gören, hem de muvazenesiz, muhakemesiz mana veren, hem de meyl-i intikam ve garazı şahsîsini feda etmediği halde mağrurâne millete ruhunu feda etmek davasında bulunan, hem
CEVAP:
de beylik veya tavaif-i mülûk mukaddemesi olan muhtariyet veya istibdad-ı mutlak manasında bir Cumhuriyet gibi gayr-i makul fikirlerde bulunan, hem de zulüm görmüş, kin bağlamış, hürriyet ve Meşrutiyetin birinci ihsanı olan af ve istirahat-ı umumiyeyi fikr-i intikamına yediremediğinden herkesin âsâbına dokundurmakla tâ heyecana gelip terbiye görmekle teşeffî isteyenlerdir.
“Neden bunların umumuna fena diyorsun? Halbuki hayırhahımız gibi görünüyorlar.”
Hiçbir müfsid “Ben müfsidim” demez; daima suret-i haktan görünür yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez “Ayranım ekşidir.” Fakat siz mihenge
SUÂL: CEVAP:
vurmadan almayınız. Zira çok silik söz, ticarette geziyor. Hatta benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz; belki ben de müfsidim veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyle ise her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın; mihenge vurunuz. Eğer altın çıktı ise kalpte saklayınız, bakır çıktı ise çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz.
“Neden hüsn-ü zannımıza sû-i zan edersin? Eski padişahlar ve eski hükûmetler seni haktan çeviremedi, Jön Türkler sizi kendilerine ram ve müdaheneci edemediler. Zira seni hapis ettiler, asacaklardı; sen tezellül etmedin, merdâne çıktın. Hem sana büyük maaş vereceklerdi; kabul etmedin. Demek sen onların taraftarlığı için demiyorsun. Demek hak taraftarısın.”
Evet, hakkı tanıyan, hakkın hatırını hiçbir hatıra feda etmez. Zira hakkın hatırı âlîdir, hiçbir hatıra feda edilmemek gerektir. Fakat şu hüsn-ü zannınızı kabul etmem. Zira bir müfside,
SUÂL: CEVAP:
bir dessasa da hüsn-ü zan edebilirsiniz; delil ve âkıbete bakınız.
Burada mason ve dönmelerin cemiyetinden haber vermek içinde, bir çeyrek asır istibdad-ı mutlakla hükmeden bir hâkimiyeti gaybî ihbar eder.
HÂŞİYE: ESKI SAID DÖNEMI ESERLERI, MÜNAZARAT, S. 173 LÛGATÇE:
âlî: yüce, yüksek.
eâr: fikirler, düşünceler.
hüsn-ü zan: bir kimse hakkında iyi ve güzel kanaat besleme.
ızrar-ı nâs: insanlara zarar verme.
istibdad-ı mutlak: hiçbir hak ve hürriyeti tanımayan tam baskı, tam diktatörlük.
mösyö: Fransızca “bay, bey” demektir.
muhtariyet: özerklik.
müdaheneci: dalkavuk.
taht-ı riyasetlerinde: başkanlıkları altında.
tavaif-i mülûk: bağımsız ya da yarı bağımsız beylikler, devletçikler; Abbasi Devletinin parçalanması ile ortaya çıkan küçük devletler.
teşeffî: rahatlama; intikam alma, yüreği soğuma.
teşviş etmek: karıştırmak, karmakarışık etmek.
Evet, hakkı tanıyan, hakkın hatırını hiçbir hatıra feda etmez. Zira hakkın hatırı âlîdir, hiçbir hatıra feda edilmemek gerektir.