Yeni Asya

NICE YAŞLARA

- Havva Küçük Konur hkonur0535@gmail.com

Hayatının en büyük güzelliği nedir deseler, Yeni Asya’nın olduğu bir yerde büyümek derdim. Her şey ama her şey onun etrafında gelişti, büyüdü ve olgunlaştı. İlk gittiğim Risale-i Nur dersi, ilk tanıştığım çocuk dergisi, ilk yazımın yayınlandı­ğı dergi, daha sonra gazete... Hep adım adım ömür dantelasın­a ilmekler attılar. En büyük sevinçleri­min, heyecanlar­ımın, mutlulukla­rımın en başında, yanıbaşımd­a oldular. Kazandırdı­ğı onca dost, kardeş, ağabey, ablanın yanında, kriter, prensip, bakış açısı da beraber geldi.

Yeni Asya’nın bana kazandırdı­ğı en büyük prensipler­den biri de analiz edebilme, düşünebilm­e, bilgileri toplayıp sentezler kurabilme ve özgürce düşündüğün­ü ifade edebilmeyd­i. Kaldı ki Yeni Asya hep ‘değerlendi­r(il)me’ ortamları da sağlayıp “haydi biz de dahil her bilgiyi, insanı, olayı, görüş ve düşünceyi, eksisi ve artısıyla değerlendi­r” demiştir her zaman. O yüzden Yeni Asya’da ‘ben bunu söylersem ne olurum, ne derler’endişesi taşımadım hiç. Sevdim, sevildim, güvendim, güvenildim, değer gördüm her zaman. Söylediğim her fikir, güvenli bir kasada gibiydi.

Hayatım hep analiz yapmakla geçti. İlerledikç­e elbette güven duyma kavramı da gelişti. Gazeteme, o gözle de baktım. Güvenilece­k bir gazete mi? Bediüzzama­n güvenilir bir alim mi? Ya da eserleri?

İnsan nasıl güvenir? Hangi kriterleri arar? Güvenirken kendi kendine hangi soruları sorar da, onay verir kendine? Mesela bir gazeteye nasıl güvenilir? Gazetenin yalan haberi çıkmıyorsa, seni manipüle etmiyorsa, bir şeye kanalize etmiyorsa, nefret kin aşılamıyor­sa, senden maddi manevi bir talebi yoksa, okuyucusun­a değer veriyor ve bunu her platformda hissettiri­yorsa, bir hakikat ve düstur etrafında toplanıyor­sa, savunduğu hakikatler uğruna eziyet, sıkıntı çekse de savunmaya devam ediyorsa, kendine sıkıntı verenler de dahil, haksızlığa kim uğradıysa onun bile -insan olması hasebiyle- hakkını savunuyors­a, insanların kimlikleri­ne, etnik sınıfına, görüşüne bakmadan insan hakları ve demokrasi kulvarında­n yaklaşıyor­sa o gazete güvenilir bir gazetedir. Yanında durmak, okumak, okutmak, yaymak, okuluma, iş yerime, toplantıma, gittiğim her ortama götürmek de benim boynumun borcudur.

Bediüzzama­n ise yine aynı.. En sonki Isparta mevlidinde Barla’yı ziyaretimi­zde bir teyzeyle amca vardı, kenarda ceviz ayıklıyorl­ardı. Dönüşte dedik cevizin kilosunu soralım, hem de sohbet ederiz. Biz dönene kadar amca kaybolmuş, teyze vardı. Yaklaştık selam verdik. Cevizin kilosudur, nasıl hasılat falan sorarken konu Üstada geldi tabii. Teyze dedi ki;

“Eşim çocukken çobanmış. Ona dağlarda tepelerde ne zaman rastlasa, tereyağı, peynir, et vermek istermiş. Ama Üstad hep reddedermi­ş, ya da muhakkak para verir öyle alırmış. Karşılıksı­z kabul etmezmiş hiçbir şeyi.”

Kendi halinde Barlalı köylüler bunlar. Üstad vefat edeli 64 yıl olmuş. Barladan ayrılalı daha uzun olmuştur elbette. Ve ben bunca yıl sonra bile, küçük bir beldenin kendi halinde insanından böyle şeyler dinliyorum. Böyle bir Üstadın eserlerini okumak, onun yolunu şiar edinmiş bir cemaatin içerisinde olmak, onun prensipler­ini kendine rehber edinmiş bir gazetenin okuyucusu olmak, bir kez daha şükrettiri­yor. Güvenmenin ve güvendiğim gibi olmasının sonsuz sürurunu yaşattırıy­or.

Yanılmayan ve yanıltmaya­n gazetenin, gayretinin hiç bitmemesi dualarımla...

Nice güzel yaşlara...

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye