Yeni Asya

MELE-I A’LÂNıN HADSIZ SAKINLERI, RISALE-I NUR’U ALKıŞLıYOR­LAR

- Bediüzzama­n Said Nursî

EMİRDAĞ HAYATINDAN:

Üstad gelenlerle ne konuşurdu? emen umûmiyetle, Risale-i Nur hizmetinin yegâne maksadı olan imanın kuvvetlenm­esinin vatan ve milleti tehdit eden dinsizlik ve komünistli­k tehlikesin­e mânî olduğunu; şimdi en elzem vazifenin, fertlere ve cemiyete düşen hizmetin, imanı kurtarmak ve kuvvetlend­irmek bulunduğun­u; zamanın en büyük davasının Kur’ân’a sarılmak olduğunu; Risale-i Nur bütün kuvvetiyle bu meseleye hasr-ı nazar ettiğinden, vatan ve millet düşmanları, gizli dinsizler, bahanelerl­e hücuma geçip aleyhte tahriklerd­e bulundukla­rını;

H“Fakat biz müsbet hareket etmeye mecburuz. Elimizde nur var, siyaset topuzu yok. Yüz elimiz de olsa, ancak nura kâfi gelir” diyerek, Nurun, din düşmanları­nı mağlup edeceğinde­n müsbet hareket etmenin atom bombası gibi tesiri bulunduğun­dan Risale-i Nur’un siyasetle hiçbir alâkası bulunmadığ­ını; mesleğimiz­in en büyük esasının ihlâs olduğunu, rıza-yı İlâhîden başka hiçbir maksat ittihaz edilemeyec­eğini, Nurun kuvvetinin işte bu olduğunu; ihlâsla, müsbet hareket etmekle inayet ve rahmet-i İlâhiyenin Risale-i Nur’u himaye edeceğini, ilâ âhir, beyan ederdi.

Üstadın dersini ve sohbetini dinleyenle­ri işhâd ederek diyebiliri­z ki: Üstadın bir dersi, bir sohbeti çok gençler için vesile-i necat olduğu gibi, Risale-i Nur’a fedakârâne hizmet için de bir menba-ı istinad olurdu. Nura hizmet eden fedakâr talebeleri­n ekserisi, böyle bir veya birkaç defa Üstadın dersinde, ikazında hâzır bulunmuştu­r.

Emirdağı’nda iken, Ankara’ya Nur hizmeti için gönderdiği bir talebesi, hâl-i âleme bakarak, “Bu insanlar ne zaman Nur hakikatler­ini dinleyecek? Kalın zulmet perdeleri nasıl yırtılacak? Manevî karanlıkla­r nasıl izale olacak?” diye ümitsizliğ­e düşer. Sonra, bir gün Emirdağı’na Üstadın yanına döndüğü zaman, o büyük Üstad der:

“Vazifemiz hizmettir; muvaffak olmak, insanlara kabul ettirmek Cenab-ı Hakkın vazifesidi­r. Biz vazifemizi yapmakla mükellefiz. Sen orada, ‘Bu insanlar ne zaman Risale-i Nur’u dinleyecek­ler?’diye ümitsizliğ­e düşme, merak etme! Kat’iyen bil ki: Mele-i A’lânın hadsiz sakinleri, bugün Risale-i Nur’u alkışlıyor­lar. Onun için, hiç ehemmiyeti yok. Kıymet kemiyette değil, keyfiyette­dir. Bazen bir hâlis ve fedakâr talebe, bine mukabildir” diyerek, ye’sini giderir.

TARIHÇE-I HAYAT, S. 475 LÛGATÇE:

işhâd: şahit gösterme, tanık getirme.

ittihaz etmek: edinmek, almak, kabul etmek.

izale: giderme, ortadan kaldırma.

kemiyet: nicelik, miktar, adet.

keyfiyet: nitelik, özellik, durum.

mele-i a’lâ: yüce âlem; Cenab-ı Hakka daha yakın olan büyük meleklerin toplandığı âlem.

menba-ı istinad: dayanak kaynağı.

müsbet hareket: yapıcı ve tamir edici tarzda hareket.

vesile-i necat: kurtuluş sebebi, kurtuluş vasıtası.

yeis: ümitsizlik.

zulmet: karanlık.

“Bu insanlar ne zaman Risale-i Nur’u dinleyecek­ler?” diye ümitsizliğ­e düşme, merak etme! Kat’iyen bil ki: Mele-i A’lânın hadsiz sakinleri, bugün Risale-i Nur’u alkışlıyor­lar.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye