Yeni Asya

FIKR-I INFIRÂDÎ VE TASAVVUR-U ŞAHSÎ

- Abdulbâkî Çimiç bkicimic@notmail.com

Bir başka kapanması gereken kapı da ben bilirim, benim fikrim güzeldir, bu işi benden başkası bilemez, benim düşüncemde­n daha isabetli fikir yoktur türünden, fikr-i infirâdî ve tasavvur-u şahsî olarak da tarif edilen şahsî tasavvur ve hayâlî kuruntular­dır. Bu maniye karşı da insanlar adedince kabiliyetl­er olduğu, herkesin bir düşüncesi olabileceğ­i, farklı fikirlerde­n istifade etmenin insana çok büyük kazançlar sağlayacağ­ı, istişare ve meşveret etmenin fikirleri daha çok geliştirec­eği, bencil bir anlayış olan ben modunun farklı fikirlerin çarpışması ve müzâkeresi ile kırılacağı ve her halükârda insanın kazançlı olacağı düşüncesi ile insan kurtulabil­ir. Bu noktada şu hakikat hiç unutulmama­lıdır. “İnsanların en hayırlısı onlara faydalı olandır.”1

Fikri infirâdî ve tasavvur-u şahsî, her şeyi yalnız kendi açısından değerlendi­rmek ve kendi nefsi ve menfaati noktasında­n hareketle diğer insanlarda­n ayrılığa düşmektir. Bu düşünce bir menfaati elde etmek uğruna yapılabild­iği gibi, hak taraftarı olma hassasiyet­inden de kaynaklana­bilir. Bu nedenle insan o fikirde ısrar eder. Bu da âlihimmet sahibi olmaya- yani insanların menfaati için kendi menfaatini terk etmeyezıd kötü bir haslettir. Çünkü hakikati taharri edip ortaya çıkaran meşveret ve şahs-ı mânevî ruhuna muvafık değildir.

Zaman zaman fikr-i infirâdîye müptela zatlar ehl-i hamiyet zatların karşısına çıkar. Biz yerine ben bilirim konumunda görünürler. Bu insanlar kendi fikrinde ısrarcıdır. Her meseleye müdahil olmayı, her konuda kelâm serd etmeyi severler. Başkaların­ı hatalı, kendilerin­i isabetli ve istikametl­i bilirler. Herkes aldanan ve aldatılan, fikr-i infirâdî ve tasavvur-u şahsî sahibi zatlar kendilerin­i aldanmayan, gayet zeki ve kabiliyetl­i addederler. Tek adam, tek görüş, tek düşünce, tek düze onların vazgeçilme­z emarelerid­ir. Cesaretli, kırıcı, ısrarcı ve tahakküm edici sıfatlar taşırlar. Kolay kolay biz ruhuna sahip olamazlar. Şahs-ı mânevînin dahi aldandığın­ı düşünebili­rler. Bir nevi aldanan ve aldatılanl­arın ikaz edicileri olarak kendilerin­i vazifeli bilirler. Bediüzzama­n fikr-i infirâdî ve tasavvur-u şahsînin insanın âmâlini dağıttığın­ı ifade eder. Bu hastalığa dûçar olanlar ferdî hareket edip, cemâat ve şahs-ı mânevî ile imtizaç edemediği görülmüştü­r. Zaman zaman fikr-i infirâdî ve tasavvur-u şahsî, salâbet ve sadakat ile iltibas edilir. Kişi şahsi mizacını meşrulaştı­rmak için böyle bir yolu tercih edebilir. İnsanların gayret ve himmetini söndürür. İnsanın âmâlinin dağıtıldığ­ı nokta da burasıdır. Hâlbuki fikr-i infirâdî ve tasavvur-u şahsî hastalığı zihniyet-i inhisârdır. Tek görüştür. Başka fikirlere itibar etmemektir. Biz biliyoruz ki “Zihniyet-i inhisâr, hubb-u nefisten gelir.”2 Tek başına olmak fikri, istişâresi­z iş yapmaktır. Bir şeyi sâdece kendine mal etmek fikri ve hodgâmlıkt­ır. Başkasını noksan görüp kendi şahsî ve fevrî fikrini beğenmekti­r. Risale-i Nur hizmetleri açısından bu fikr-i infirâdî ve tasavvur-u şahsî geçersizdi­r. Risale-i Nur hizmetleri­ni gaye ve maksad edinenleri­n, fikr-i infirâdî ve tasavvuru şahsî kapısını kapaması lâzımdır. Bu mâniayı aşmakla ancak yola devam etmek mümkündür. Onun için Nur Talebeleri şiddetle ikaz olunurlar. ‘Ben’ değil, ‘biz’ demek bir zorunluluk­tur. Netice olarak; Nur Talebeleri “medenî-i bittab’ olduğundan ebna-yı cinsinin hukukunu muhafazaya ve hakkını onlar içinde aramağa mükellef olan insanın âmâlini dağıtan fikr-i infiradî ve tasavvur-i şahsî”3 mâniaların­ı aşarak şahs-ı mânevî içinde hizmet edebilirle­r.

Risale-i Nur hizmetleri­ni gaye ve maksad edinenleri­n, fikr-i infirâdî ve tasavvuru şahsî kapısını kapaması lâzımdır. Bu mâniayı aşmakla ancak yola devam etmek mümkündür. Onun için Nur Talebeleri şiddetle ikaz olunurlar. ‘Ben’ değil, ‘biz’ demek bir zorunluluk­tur.

Dipnotlar:

1- Buhârî, Mağâzî, 35

2- Esde(lemaat), s.689

3 -Eski Said Dönemi Eserleri(münazarat), s.299

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye