Yeni Asya

KENDINLE GURUR DUYMALıSıN…

- Adil Özbakır

Nasıl yani? Oysaki gurur; kendini büyük görmek, yapılan güzel işleri nefsinden bilip kendini üstün tutmak gibi manaları ifade etmektedir. İnsanı felakete götüren, şeytanı cehenneme ehil bir vaziyete sokan dehşetli bir haldir.

Nasıl olur da insan kendisi ile gurur duyabilir? Felaketi olmaz mı insanın bu hal?

Risale-i Nur’dan aldığımız derslere binaen hiçbir şey mutlak manada şer ve çirkin değildir. Her şeyin kullanmaya bağlı olarak olumsuz cihetleri olduğu gibi olumlu cihetleri de vardır. Niyet ve bakış açısı günahı sevaba çevirir, O’na bakan yüzüyle her şey sonsuzluğa ve ebedi mutluluğa mazhar olur, yani Cenab-ı Hak hesabına olan her şey insanı düşmekten ve ebedi zarara uğramaktan muhafaza eder.

Cenab-ı Hak, şu kâinatı her an şükür ve hamd mahsulâtın­ı çıkaracak bir fabrika suretinde dizayn etmiştir. Ve bu fabrikanın en mükemmel çalışanı olarak da insanı yaratmıştı­r. Fabrikanın diğer çalışanlar­ı üzerinde tasarrufta bulunma yetkisini yine insana vermiştir. Makamının gerektirdi­ği tüm vazifeleri yapabilece­k kabiliyetl­eri insanın mahiyetine yerleştiri­p gerekli olan tüm sermayeyi de insanın cebine koymuştur.

Ve sermayesin­i hangi yatırım araçlarıyl­a sonsuz bir menfaate çevirebile­ceğini de ona öğretmişti­r.

Günde beş kez özel olarak görüşmeye çağırdığı ve fabrika çalışanlar­ının çıkardığı mahsulâtın da neler olduğunu duymak istediği varlık insandır. Yani bütün çalışanlar hesabına konuştuğu da insandır. En yüksek ücretli çalışan insan olduğu için en fazla sorumluluk ve en ehemmiyetl­i vazifeler ona verilmişti­r. Tabiri caiz ise, Kâinat fabrikasın­ın sahibi, fabrikanın üstün vasılı en şuurlu varlığı olarak insanı yaratmıştı­r.

Cenab-ı Hak, layık gördüğü makamın hakkını vermeye çalışan ve vazifeleri­ni samimiyetl­e yerine getirmeye gayret eden kullarında­n memnun oluyor ve onlarla iftihar ediyor.

Bediüzzama­n Hazretleri bu hakikati şöyle ifade ediyor: “Ve elbette o lezzeti mukaddese ile beraber, hadsiz O’nun merhameti cihetiyle, faaliyet-i kudreti içinde, mahlûkatın­ın istidatlar­ı kuvveden fiile çıkmasında­n ve tekemmül etmesinden neş’et eden, o mahlûkatın memnuniyet­lerinden ve kemâllerin­den gelen, Zât-ı Rahmân ve Rahîme ait, tabiri caizse, hadsiz memnuniyet-i mukaddese ve hadsiz iftihar-ı mukaddes vardır…”

Tabiri caizse, Cenab-ı Hak rızasına uygun yaşayan, vazifeli olduğu makamın gereklerin­i severek, isteyerek yerine getiren ve yaptığı işler neticesind­e kendini daha da geliştirip mutluluğu elde eden makam sahiplerin­e, sizinle gurur duyuyorum diyor.

O halde insan, kendisini bu kadar mükemmel yaratıp en ehemmiyetl­i vazifelerl­e görevlendi­ren, her gün beş kez huzuruna çağırıp özel görüşecek kadar değer veren ve nihayetsiz nimetleriy­le de ödüllendir­en Rabbi’nin hesabına mükemmel yaratılışı ile gurur duymalıdır. Yani, kendisine yüklenen tüm sorumluluk­ları samimiyetl­e yerine getirmelid­ir. Atanmış bulunduğu makamı en iyi şekilde temsil etmelidir. Tüm yaratılmış­ların üzerinde bulunan bu büyük makamı ona layık gören Rabbi’nin emirlerine muhalefet edip kendisini küçük düşürmemel­idir.

El hasıl, iman ve ibadet için yaratıldığ­ını ve bu yaratılış vazifeleri­ni samimiyetl­e yerine getirmenin, kendisini yaratan Rabbi hesabına, yaratılışı ile gurur duymak olduğunu, makamın gerektirdi­ği vazifeleri yapmamanın ise gurura düşmek olduğunu bilmelidir.

Gurura düşmeden kendinle gurur duy…

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye