Yeni Asya

İNSAN TEVEKKÜL ETMEZSE VICDANı AZAP IÇINDE KALıR

- Bediüzzama­n Said Nursî

Dünden devam eselâ, dildeki kuvve-i zâikayı Fâtır-ı Hakîm’ine satmazsan, belki nefis hesabına, mide namına çalıştırsa­n, o vakit midenin tavlasına ve fabrikasın­a bir kapıcı derekesine iner, sukut eder.

Eğer Rezzak-ı Kerîm’e satsan, o zaman dildeki kuvve-i zâika, rahmet-i İlâhiye hazineleri­nin bir nâzır-ı mahiri ve kudret-i Samedâniye matbahları­nın bir müfettiş-i şâkiri rütbesine çıkar.

İşte ey akıl, dikkat et! Meş’um bir alet nerede, kâinat anahtarı nerede?

MEy göz, güzel bak! Âdi bir kavvat nerede, kütüphane-i İlâhînin mütefennin bir nâzırı nerede?

Ve ey dil, iyi tat! Bir tavla kapıcısı ve bir fabrika yasakçısı nerede, hazine-i hâssa-i rahmet nâzırı nerede?

Ve daha bunlar gibi başka aletleri ve azaları kıyas etsen anlarsın ki, hakikaten mü’min Cennete lâyık ve kâfir Cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder. Ve onların her biri öyle bir kıymet almalarını­n sebebi, mü’min, imanıyla Hâlık’ının emanetini, Onun namına ve izni dairesinde istimal etmesidir. Ve kâfir, hıyanet edip nefs-i emmâre hesabına çalıştırma­sıdır.

Dördüncü kâr: İnsan zayıftır, belâları çok; fakirdir, ihtiyacı pek ziyade; âcizdir, hayat yükü pek ağır. Eğer Kadîr-i Zülcelâl’e dayanıp tevekkül etmezse ve itimad edip teslim olmazsa, vicdanı

LÛGATÇE:

Fâtır-ı Hakîm: her şeyi bir maksada uygun ve hikmetle benzersiz bir şekilde yaratan Allah.

Hâlık: yoktan var eden yaratıcı, Allah.

hazine-i hâssa-i rahmet: yalnızca Allah’a ait olan rahmet hazinesi.

Kadîr-i Zülcelâl: büyüklük sahibi ve her şeye gücü yeten Allah.

kudret-i Samedâniye: hiçbir şeye muhtaç olmayan ve her şey kendisine muhtaç olan Allah’ın gücü. daim azap içinde kalır. Semeresiz meşakkatle­r, elemler, teessüler onu boğar; ya sarhoş veya canavar eder.

Beşinci kâr: Bütün o a’zâ ve aletlerin ibadeti ve tesbihatı ve o yüksek ücretleri en muhtaç olduğun bir zamanda Cennet yemişleri suretinde sana verileceği­ne, ehl-i zevk ve keşif ve ehl-i ihtisas ve müşahede, ittifak etmişler.

SÖZLER, ALTıNCı SÖZ, S. 42 43

kuvve-i zâika: tat alma duyusu; dil.

matbah: mutfak.

meş’um: kötü; uğursuz.

müfettiş-i şâkir: verilen nimetlere şükreden müfettiş.

mütefennin: fen bilgisi olan, fenlerden anlayan.

nâzır-ı mahir: kabiliyetl­i nezaretçi, maharetli gözlemci.

Rezzak-ı Kerîm: ikram sahibi olan rızık verici Cenab-ı Hak.

İnsan zayıtır, belâları çok; fakirdir, ihtiyacı pek ziyade; âcizdir, hayat yükü pek ağır. Eğer Kadîr-i Zülcelâl’e dayanıp tevekkül etmezse ve itimad edip teslim olmazsa, vicdanı daim azap içinde kalır.

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye