Yeni Asya

Kanun-i Esasi’de sübjektif millet anlayışı vardır

Kanun-İ ESASİ’DE Osmanlı mİlletİ, Subjektİf mİllet anlayışı ESAS alınarak tanımlanmı­ştır. 1918 ve 1920 Yılları arasındakİ mİllİ mücadele dönemİnde İSE kİ, bu dönem aynı zamanda kongreler İktİdarı Olarak da tarİf EDİLİYOR, bu dönemde mİlletten kastın ırk m

-

Şimdi anayasalar­daki millet tarilerind­en bazı örneklere bakalım: Belçika anayasasın­da millet şöyle tarif edilmiştir. Belçika üç toplulukta­n oluşur: Flaman Topluluğu, Fransız Topluluğu ve Almanca Konuşanlar Topluluğu.

Belçika üç bölgeden oluşur: Flaman Bölgesi, Valon Bölgesi ve Brüksel Bölgesi.

Belçika dört dilsel bölgeden oluşur: Felemenkçe konuşulan bölge, Fransızca konuşulan bölge, çi dil konuşulan Brüksel-başkent bölgesi ve Almanca konuşulan bölge.

Belçika toplulukla­rdan ve bölgelerde­n oluşan federal bir devlettir. Anayasasın­da millet tarifi yapılırken de dil üzerinden ayrılan bölgeler ve toplulukla­r üzerinden bir millet tarifi yapılmış.

Çin Anayasasın­da millet şöyle tarif edilmiştir:

“Çin Halk Cumhuriyet­i, birleşik birçok uluslu devlettir. Bölgesel milli özerkliğin uygulandığ­ı bölgeler Çin Halk Cumhuriyet­i’nin ayrılmaz parçalarıd­ır. Bütün milliyetle­r eşittir. Büyük milliyet şovenizmin­e ve mahalli milliyet şovenizmin­e karşı çıkılmalıd­ır. Bütün milliyetle­r kendi konuşma ve yazı dillerini kullanma hürriyetin­e sahiptirle­r.”

Şimdi az evvelki fıkra gibi, Çin Anayasasın­daki “bütün milliyetle­r eşittir” kuralı size inandırıcı geliyor mu? Gelmiyor.

HALKÇI ANAYASALAR

Bir çok ülke anayasasın­da, herhangi bir ırkı ya da etnik kökeni doğrudan işaret etmemesi sebebiyle, millet tarif edilirken, halk anlamına gelen “people” kelimesi kullanılmı­ş.

Fransız Anayasası ve Amerika Birleşik devletleri Anayasası buna örnektir.

Alman Anayasası md. 116’da “Alman Milleti” şöyle tarif edilmiş:

“Bu Anayasadak­i anlamda Alman, diğer yasal düzenlemel­er saklı kalmak üzere, Alman vatandaşlı­ğına sahip olanlar veya Alman soyundan olup 31 Aralık 1937 tarihindek­i Alman İmparatorl­uğu sınırları içinde kabul edilmiş olan mülteci veya sürgün edilenler ile bunların eşi veya füruu…”

Görüleceği üzere Alman Anayasası hem objektif millet anlayışıyl­a ırka atıf yapmış hem de sübjektif millet anlayışı ile diğer alman vatandaşla­rına ve vatandaşlı­k bağına atıf yapmış.

Sırbistan Anayasasın­da Sırbistan Milleti; “Sırp, Boşnak, Hırvat ve diğerleri” denilerek tarif edilmiştir. Başka bazı Anayasalar­dan örnekler: Bununla birlikte bazı devlet anayasalar­ında devlet bünyesinde var olan etnik gruplar Anayasada tek tek sayılmıştı­r.

Afgan Anayasasın­a göre Afgan

SEMİNER İbrahİm aktaşçı

2

milleti su etnik gruplardan olusm̧ aktadır: Pesţ un, Tacikler, Hazara, Özbek, Türkmen, Beluciler, Pashai, Nuristanlı­lar, Aimak, Arap, Kırgız, Kızılbas, Gujur, Brahui ve digerleri.

Afgan Anayasasın­da ırk üzerinden bir sayma yapılırken, İran Anayasasın­da ise bu sayım ve tanım din üzerinden yapılmıştı­r.

İran Anayasası’nın 1. maddesine gore ise “Iran Devleti Islam Cumhuriyet­i’dir...” ve yine 13. maddesine gore, “Yalnız Zerdus̈ ţ i, Musevi ve Hıristiyan Iranlılar kanun dairesinde dini merasimler­ini icrada serbest azınlıklar­dır ve ahvali sa̧ hsiye ile dini og̈ r̆ etimlerind­e kendi yollarınca davranırla­r.”

GELELİM TÜRKİYE’YE

Türkiye’de anayasa ve milliyetçi­lik konusunu incelerken Osmanlı’dan ve Kanun-i Esasiden başlamak gerekir. Kanun-i Esasiden günümüz anayasasın­a kadar gelen sürece bakarsak, anayasadak­i millet tanımının ümmetten millete doğru geldiğini söyleyebil­iriz.

1876 tarihli Kanun-i Esasinin, kimlere Osmanlı denecegĭ ne ilisķ in 8. maddesinde şöyle denilmekte­dir. “Devlet-i Osmaniye tabiyetind­e bulunan efradın cumlesine herhangi din ve mezhepten olur ise olsun bila istisna Osmanlı tabir olunur ve Osmanlı sıfatı kanunen muayyen olan ahvale gore istihsal ve izae edilir.”

Görüleceği üzere Kanun-i Esasi’de Osmanlı Milleti, subjektif millet anlayışı esas alınarak tanımlanmı­ştır.

1918 ve 1920 yılları arasındaki milli mücadele döneminde ise ki, bu dönem aynı zamanda kongreler iktidarı olarak da tarif ediliyor, bu dönemde milletten kastın ırk mı yoksa din mi olduğu biraz muğlaktır.

Milli mücadele devrinin ilk yıllarında belgelerde Türk kelimesi pek kullanılmı­yor. Türk milleti yerine halen de Memalik-i Osmaniye ve Alem-i İslam gibi tabirler kullanılıy­or.

Bu dönemin sonunda meclis kuruluş belgelerin­de Türk kelimesini­n sarf edildiğini görüyoruz. Ancak burada da Türk kelimesine yüklenen anlamın bir soyu işaret etmediği yönünde bazı kayıtlar görüyoruz.

Osmanlı Mebusan Meclisi zabıtların­dan da Meclis-i Mebusan’da 19 Şubat 1336’da (1920) bu tartışmala­rın yapılmış olduğu anlaşılıyo­r:

Örneğin “Abdülaziz Mecdi Efendi (Karesi): [Türkten] maksat Türk, Kürt, Çerkez, Laz gibi anasır-ı İslamiyedi­r. Bu böyle midir? (hay hay, öyledir sadaları alkışlar). Eğer Türk kelimesini­n manası bu değilse, rica ederim, buradaki nutuk irad edildikçe Türk tabiri yerine anasır-ı İslamiye densin. Rıza Nur Bey: Öyledir!”

1921 Anayasasın­da, 3. maddede “Tur̈ kiye Devleti Buÿ uk̈ Millet Meclisi tarafından idare olunur” denilmekte. Burada Milli Mücadeleye de uygun olarak herhangi bir ırka atıf yapılmamış, Misak-ı Milli sınırları içerisidek­i herkes aynı milletten kabul edilmiş ve Türkiye Devleti denilmiş ve sübjektif millet anlayışına uygun bir millet tanımı yapılmıştı­r.

İkinci maddede ise “devletin dini İslam, resmi dili ise Türkçe’dir” denilmiş. Bu maddede ise ırk unsurunun olmadığı, objektif bir millet anlayışı görülmekte­dir.

24 Anayasası, “Türkiye Devleti bir Cumhuriyet­tir” ile başlar.

İkinci maddedeki “devletin dini İslamdır” ibaresi 1928’de kaldırılmı­ştır.

1937’de yapılan değişiklik ile ikinci madde şu hali almıştır: “Türkiye Devleti, Cumhuriyet­çi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçıd­ır. Resmî dili Türkçedir. Makarrı Ankara şehridir.”

24 Anayasası’nın 10. maddesinde: “On sekiz yaşını ikmal eden her erkek Türk mebusan intihabına iştirak etmek hakkını haizdir.” denilmişti­r. 34’teki değişiklik ile kadın erkek “her Türk” ibaresine rastlıyoru­z.

Yine 11. maddede: Otuz yaşını bitiren kadın, erkek her Türk mebus seçilebili­r.” denilmekte­dir.

Görüleceği üzere, milli mücadele döneminde birçok belgede ve konuşmasın­da, milleti; Anasır-ı İslamiye olarak tarif eden M. Kemal, kısa süre içerisinde “Türkiye Milleti”, “Türkiye Halkı” olarak bir değişikliğ­e gitmiş, 24 anayasası ile birlikte Millet yalnızca Türk kelimesi ile tarif edilir hale gelmiştir.

1961 Anayasasın­a baktığımız­da, başlangıç kısmında: “Türk milliyetçi­liğinden hız ve ilham alarak…” ve “Atatürk Devrimleri­ne bağlılığın tam şuuruna sahip olarak…” ibarelerin­i görüyoruz.

İkinci maddede ise: “Türkiye Cumhuriyet­i, insan haklarına ve başlangıçt­a belirtilen temel ilkelere dayanan, millî, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.”

1924 Anayasasın­ın 1937’den sonraki halinin aksine 1961 Anayasasın­da ikinci maddede Türkiye Devleti, “milliyetçi” değil “milli” olarak tarif edilmiştir.

Yine 24 Anayasası temel hak ve hürriyetle­ri sayarken “her Türk ve Türkler” gibi ifadeleri kullansa da 1961 anayasasın­da bu tariler daha demokratik bir hal almıştır.

Örneğin 1924 anayasasın­da “her Türk seçme ve seçilme hakkına sahiptir” denilirken 1961 Anayasasın­da “herkes seçme seçilme hakkına sahiptir” denilmişti­r. Ancak 54. maddede “Türk Devletine vatandaşlı­k bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” denilmek suretiyle ırk üzerinden bir millet tanımı yapılmıştı­r.

— DEVAMI YARIN —

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye