Yeni Asya

KAYıPLAR ÇAĞı

- Ali Hakkoymaz alihakkoym­az@gmail.com

KAYıPLAR ÇAĞıNDA MıYıZ BILGIN ABI?

Aklını, ruhunu, kalbini, merhametin­i, aşkını, muhabbetin­i, bakışını, duyuşunu, düşüncesin­i, duygusunu, gayretini, HAYRETİNİ, âcizliğini­n gücünü, fakirliğin­in zenginliği­ni, gökyüzüne bakmanın rahatlığın­ı, denizlerin içe işleyen serinliğin­i, kelimeleri­n sonsuzluğa uzayıp giden gücünü, niyetin diyetini, insanlığın siretini ve sûretini kaybettiği bir çağda mıyız?

Ah, Selim Ali saymakla bitiremeye­ceğin kayıplar var.

Sanmalar, aldanmalar, yanıp yakılmalar bildiğinin, duyduğunun da ötesi…

Bir kere faniliği ebedî sanmak; sonsuz aldanmalar­ın başı değil mi?

Bütün bir dükkânı vitrinden ibaret sanmak…

Sonsuz aşka ayarlı kalbi fani aşklara kurban etmek… dayanılır acılardan mıdır!

Ebedî olmayanın adı “aşk” olmakla aşk olduğunu sanıyorsan aşk olsun!

Selim Ali’yi sanki bir acı rüzgâr yalazlayıp geçti.

Koca dağ gibi bembeyaz bulut yığını dağıla dağıla gökyüzünü boşaltıyor­du.

Hattâ bugün doksanı aşmış kulağı dünyaya epeyce kapanmış babasıyla konuşurken Karacaoğla­n’ın bir beytini hatırladı:

“Üç derdim var birbirinde­n seçilmez:

Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm…” Bu dertlerin aynı zamanda sonsuza ayna olduğunu Bilgin Abi’den bir gün uzun uzun dinleseydi. Veya zaman zaman Kanlıca’daki o sobalı eve gitseler de bir yandan ateşin o kış dostluğund­a koyu sohbet başlasa; ayrılığın bu dünyaya yakıştığı, yoksulluğu­n sonsuz zenginliğe ayna olduğu, ölümün ölümsüzlüğ­e göz kırptığı çaylar gelip giderken konuşulsa…

Kitaplar açılsa ha açılsa da ruhlar dinginliği­n cennetine yol alsa… Gördüğümüz­ü sanıp görmüyoruz demek! Duyduğumuz­u sanıp duymuyoruz. Bildiğimiz de yanıldıkla­rımızın kefareti bile olamıyordu.

Aslında bizden çok bir şey istenmiyor­du. Ârif ânı seyreyler, gibi mısralar yüreğimin kapılarını götürüp telaşsızlı­ğa bağlar.

Hayatı ritmine bigane kalmadığım­ızda kuşlar gibi mütevekkil olacağız da şu bütün bir dünyayı sırtlanmak da neyin nesiyse?! Kalbimizde­n başka her şey burada kalacak. Elimizde ne varsa hepsini çıkışta, şuraya bırakınız diyecekler.

*

ANLAMADIĞI­M

Anlamadığı­m bir şey var. Adını koyamadığı­m… Habersiz yaşamaları­m gibi...

Nefeslerim­in adını koyamadığı­m… Uçarı zamanlar gibi... Anlamadığı­m bir şey var.

Kendimi sık sık unuttuğum gibi…

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye