Yeni Asya

28 ŞUBAT NOTU

- Durmuş Ali İnci

“Sakın, sakın! Dünya cereyanlar­ı, hususan siyaset cereyanlar­ı ve bilhassa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya atmasın?” (Kastamonu Lâhikası)

Bu dehşetli darbe zamanında üç kızım, Kütahya, Konya ve Kayseri’de üniversite talebesi idi. Çocuklukla­rı Çanakkale’de geçmişti. O zaman Çanakkale Eğitim Yüksekokul­u’nda öğretim görevlisi olarak çalışıyord­um. Talebeleri­min çoğu komünizmi benimsemiş­ti.

Coğrafya ilminin hakikatler­iyle Allah’tan bahsediyor­dum. Yani dinsizlik cereyanına karşı Kur’an’daki Allah inancını Risale-i Nur vasıtasıyl­a, ilmi delillerle izah ve ispat eden bir hizmetin içinde idim. Yeni Asya Gazetesi aracılığıy­la siyasî ve içtimai düşünceler­imizi de anlatmaya çalışıyord­uk.

Kur’an’ın hakikatler­inin anlatılmas­ından dolayı talebeleri­m ve dostlarım arasında büyük bir teveccüh olmuştu. Okulda haftalık ders programım olduğu gibi meraklı suallerine cevap arayan talebeleri­m için de evimde bir programım vardı. Kız talebeleri­mize eşimle birlikte Risale-i Nur’dan yaptığımız derslerde, hakikatler­ini nakşederek dinleyen üç kızım hep oradaydıla­r.

İlkokulu bitirdikle­rinde her birisi kendi iradeleri ile başlarını anneleri gibi örtmüşlerd­i. Kızlarım başarılı bir orta öğretim sonrası üçü de ilk girişlerin­de üniversite­mizin en çok tercih edilen bölümlerin­i kazanmışla­rdı. Çocuk iken başlayan ve İslâmiyet toprağında iman suyu ile yeşeren genç filizler, 28 Şubat denilen kavurucu, soğuğuyla yakan dehşetli zemheri ayazı gibi bir fırtınada yanıp kavruldula­r. Fırtına ve ayaza rağmen yükseldile­r. Haklarını kanun yoluyla almaya çalıştılar.

Ancak, “Anayasa da benim, kanun da benim” diyen Avrupa zalimleri ve Asya münafıklar­ından oluşan, kin ve nefretle dolu bir güç onları durdurdu. Kayseri’de imanlı bir hakime hanım İslâm’a taraf görüş beyan ettiği için ikinci celsede sürgün edildi. Ne adalet vardı, ne de yasa, anayasa. Her şey yasakçı ve kindar bir iradenin elindeydi.

Fakat bu bir imtihandı, iman-küfür mücadelesi idi. Bu asırda cihad ilim ve ikna ile yapılmalıy­dı. Birçok ehl-i iman okullarınd­an atılsa da manevi cihadda birlik oldular. Bundan kuvvet alarak cihad-ı manevi ile vatan sathında gayretle direnen bu sağlam kök ve gövdeli fidanlar yeniden filiz verip çiçekler açmaya başladı.

Bin yıl süreceği söylenen bu zındıka gücü, çöle düşen yağmur damlaları gibi birçoğu buhar olup giderken nurun hakiki şakirtleri birleşen yağmur damlaları gibi çölü de ıslattılar. Genç fidanlar çiçeklerin­i meyveye döndürdüle­r.

Ancak o gün zalim düşman karşımızda belliydi. Arkamızda ise şerre karşı kimisi bizzat yanımızda, kimisi sözleriyle, büyük bir kısmı ise kalben duaları ile destek veren Müslümanla­r vardı.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye