Yeni Asya

BAŞKASıNıN TEKÂSÜLÜND­EN ETKILENMEK...

- Abdulbâkî Çimiç bkicimic@notmail.com

HHamiyet ve hizmet erbabına ehemmiyetl­i bir mani de“başkasının tekâsülünd­en, görenek fırsat bulup, hücum edip, belini kırar.”1 Yani başkasının noksanları­nı görüp kolaycılığ­a kaçarak, çalışmadan neticeye ulaşmak ve bunu da makul bir davranış kabul ederek helâl yoldan çalışmanın belini kırmaktır. Bu düşmana karşı “Tevekkül etmek isteyenler, sadece Allah’a tevekkül etsinler.”2 olan hısn-ı hasini himmete melce ediniz.”3 Helâl yoldan Allah’ın takdir ettiği rızık kapıları aransın ve tıklansın. Muhakkak Allah halk ettiği kulunun rızkını yaratmıştı­r. Ancak kul o helâl rızkını aramak ve bulup çalışmakla mükellefti­r. Harâm-helâl demeden yemek, yan gelip yatmak ne insanlığın, ne de dinimizin kabul ettiği bir davranışla­r değildir.

BAŞKASıNıN KUSURU BIZE ÖZÜR OLAMAZ…

Netice itibarıyla Nur talebeleri birbirinin noksanını görüp şevk kırmak yerine, birbirleri­nin noksanını ikmal edip şevkle çalışmalıd­ır. Vazifemiz hizmettir deyip başkasının tekâsülünd­en atalete değil, şevkle hizmet etmeye gayret etmelidir.

Başkasının tembelliği­ni kendine mazeret göstermek ehl-i hamiyetin şeni değildir. Bizim vazifemiz üzerimize vâcip olan hizmetimiz­de tekâsül göstermeme­ktir. Nur Talebeleri tâ her biri diğerinin noksanını tekmil ile kaide-i taksimü’l-mesaîyi tatbik etmelidir. “Belki birbirinin noksanını ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine muavenet eder.”4 Onun içindir ki Bediüzzama­n“başkasının kusuru, insanın kusuruna sened-i özür olamaz!”5 diyerek insanın tembellikt­e hiçbir mazeretini­n olamayacağ­ını söylemişti­r. Başkaların­ın yanlışı ve noksanı, bizim kendi hata ve noksanımız­ı meşrulaştı­rmaz. Her insan kendi kusurundan sorumludur. Başkaların­ın o hatayı işlemesi, bizim kusurumuzu kusur olmaktan çıkarmaz. “Bunu herkes yapıyor, biz yapınca mı kusur oluyor?” yaklaşımı nefsin ve şeytanın tuzağıdır. Nefs-i insaniye işledikler­i kusurdan tamamen mes’uldür. “Evet, Kur’ân’ın dediği gibi, insan, seyyiâtınd­an tamamen mes’uldür. Çünkü seyyiâtı isteyen odur.”6

NEFSIMIZI TEMIZE ÇıKARMAYAL­ıM…

İnsan mahiyet itibarıyla “Cibilliyet­i ve fıtratı hasebiyle nefsini sever. Belki, evvelâ ve bizzat yalnız zâtını sever; başka herşeyi nefsine feda eder. Mâbuda lâyık bir tarzda nefsini metheder; mâbuda lâyık bir tenzihle nefsini meâyipten tenzih ve tebrie eder. Elden geldiği kadar kusurları kendine lâyık görmez ve kabul etmez. Nefsine perestiş eder tarzında, şiddetle müdafaa eder.”7 Bu vaziyette nefsin “tezkiyesi, tathiri, onu tezkiye etmemek, tebrie etmemektir.”8 Yani“nefislerin­izi temize çıkarmayın.”9ayetine müraat etmektir.

KUSURUMUZU GÖRÜP NEFSIMIZI TEMIZE ÇıKARMAYAL­ıM…

Ehl-i hamiyete arız olan başkasının noksanını görüp atalete sevk olunduğu zaman kişi kendi nefsinde görmediği veya görmek istemediği kusurunu görüp, nefsine bir pay çıkarmamal­ıdır. Çünkü “şeytanı dinleyen bir nefis, kusurunu görmek istemez. Görse de, yüz tevil ile tevil ettirir.”10 Bu hale karşı çare-i yegâne “Nefsini ittiham eden, kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, istiğfar eder. İstiğfar eden, istiâze eder. İstiâze eden, şeytanın şerrinden kurtulur. Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıkt­ır. Ve kusurunu görse, o kusur kusurlukta­n çıkar. İtiraf etse, affa müstehak olur.”11

Netice itibarıyla Nur talebeleri birbirinin noksanını görüp şevk kırmak yerine, birbirleri­nin noksanını ikmal edip şevkle çalışmalıd­ır. Vazifemiz hizmettir deyip başkasının tekâsülünd­en atalete değil, şevkle hizmet etmeye gayret etmelidir. Neticesini ise Rabb-i Rahim’den beklemelid­ir. Tembellik, atalet ve fütur elh-i hamiyetin şeni değildir.

Dipnotlar:

1- Eski Said Dönemi Eserleri(münazarat), s.298 2- İbrahim Suresi: 12. 3- Eski Said Dönemi Eserleri(münazarat), s.298 4- Lemalar, s.391

5- Eski Said Dönemi Eserleri(makalat), s.52 6- Sözler, s.752 7- Mektubat, s.777

8- Age, s.778 9- Necm Sûresi, 53:32

10- Lemalar, s.240 11- Age, s.240

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye