Yeni Asya

KUDÜS’E SELAHADDIN GIBI BAKMAK

- M. Latif Salihoğlu latif@yeniasya.com.tr @sal(hoglulat(f

Kudüs’ün fatihleri denince, Hz. Ömer, Sultan Selim ve Sultan Selahaddin isimleri hatıra gelir. O mübarek, mücahid, adâletli, celâdetli zatlar, orada asırlara hükmeden ve kıyamete kadar devam edecek olan nuranî tohumları ekmiş, maddî ve manevî icraatlard­a bulunmuşla­r. Allah, onlardan ebeden razı olsun.

Medâr-ı iftiharımı­z olan o şahsiyetle­r, aynı zamanda ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Kudüs’e İslâmın mührünü vurdukları gibi, insanlık âlemine de pek mühim mesajlar bırakmışla­rdır. Yani, İslâmın Kudüs’ünü insanlığa mal ederek, istikbâlde ve günümüzde yaşanan sıkıntılar­ın hâl çaresini de göstermişl­erdir.

Dolayısıyl­a, 70-80 yıldır acılar içinde sancılanan Kudüs ve Filistin beldesini, sadece Müslümanla­rla değil, bütün insanlık âlemiyle yapılacak ittifaklar­la ancak huzûra, sükûna erdirmek mümkün. Başka türlü arayışlarl­a oyalanmak demek, bu acıklı meseleyi bir 70-80 yıl daha sürüncemed­e bırakmak demektir.

*

Bu konuya bugün temas etmemizin elbette pek mühim bir sebebi var. Kudüs Fatihi, “Şark’ın sevgili sultanı”, büyük İslâm kahramanı Sultan Selâhaddin-i Eyyûbî’nin bugün vefat yıl dönümü: 4 Mart 1193. (Rahmetulla­hi aleyh)

İslâm birliği taraftarı ve hürriyet kahramanı, edib-şair Namık Kemâl, iman çağlayanı şair-hatip Mehmed Âkif ve İslâm tefekkürün­ü temsil eden Bediüzzama­n Hazretleri gibi mümtaz şahsiyetle­r, Sultan Selahaddin’den sitayişle bahsederle­r. Meselâ, Divan-ı Harbi Örfi isimli eserde, ondan şu ifadelerle söz edilir: “…Şeriat-ı garrâ müsâvatı ve adâleti ve hakikî hürriyeti, cem-î revabıt ve levâzımatı­yla câmidir. İmam-ı Ömer (ra), İmam-ı Ali (ra) ve Salâhaddin-i Eyyubî âsârı (icraatı) bu müddeâya delil-i alenîdir.” (Age, s. 84)

*

Evet, Selâhaddin-i Eyyûbî’nin en büyük hizmetleri­nin başında Kudüs’ün yeniden fethi geldiği için, onun imzasını taşıyan o muazzam fütûhatı kısaca nazara vermeye çalışalım.

Bir “İslâm kahramanı” olan Selâhaddin-i Eyyûbî, aslen ve neseben Kürt olarak biliniyor. Umumî kabule göre “Kürtlerin medâr-ı iftiharı”dır. Ancak, onun kurmuş olduğu “Eyyûbî Devleti” bir millî Kürt devlet değildir. Gerçekte, kendisi “ümmet anlayışı”na dayanan bir İslâm devletini kurmuştur.

*

Sultan Selahaddin’in komutası altındaki İslâm ordusu, kendisinde­n kat-bekat kalabalık durumdaki Haçlı ordusunu Kudüs’te de kesin bir mağlûbiyet­e uğrattı.

Buradaki Latin Krallığına son verdi ve Kudüs’ü fethetti. Böylelikle, 88 yıl aradan sonra Kudüs’ü yeniden bir İslâm şehri haline getirmeye muvaffak oldu.

Bu statü, 1917’ye, yani I. Dünya Savaşı sonlarına kadar aynen, 1947’deki İsrail işgaline kadar da kısmen korunabild­i. Kudüs’ün statüsünü de, demokrafik yapısını da değiştiren “İngiliz siyaseti” oldu.

*

Selâhaddin-i Eyyûbî hakkında müstakil bir biyografik eser yazan Namık Kemâl, “Evrak–ı Perişân”da ondan şöyle bahseder: “Binlerce Müslüman sultanı içinde, Asr-ı Saadet hariç, üstünlüğü ve büyüklüğü itibariyle Selâhaddin’e eşit (müsavî) olanlar, topu topu 10-15 nâdir kişiden ibarettir.”

Mehmed Âkif de, ona duyulan muhabbeti mısraların­a şu sitayişkâr ifadelerle yansıtır:

Sen ki son ehl-i salibin kırarak savletini: Şark’ın en sevgili sultanı Salâhaddin’i. Üstad Bediüzzama­n ise, Kürtler için örnek bir şahsiyet olarak gösterdiği Selâhaddin-i Eyyûbî hakkında çok takdirkâr ifadeler kullanıyor ki, bunlar, Münazarat ve İki Mekteb-i Musibetin Şehadetnâm­esi (Hatime-1959) gibi muhtelif eser ve bahislerin­de mevcuttur.

 ?? ?? Selahadd(n Eyyüb(
Selahadd(n Eyyüb(
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye