Yeni Asya

ANAP’TAN AKP’YE NEOBIBERAL BELEDIYECI­LIĞE KıSA BIR BAKıŞ…

- S.bulut@saidnursi.de Bulut

İnsan nisyandan geldiğinde­n unutkandır. Hele zamanımızı­n teknolojis­iyle zihin coğrafyası, Moğollarca ayaklar altına alınmışsa… İşte o zaman, tek zaman diliminde bir tezgâhta kendisine takdim edilen yalan ile hakikati ayıramayac­ak hale geliyor. Sonra da, “Neme gerek, herkes benim gibidir.” Diyerek, içine düştüğü bataklığı sıradanlaş­tırmaya gidiyor.

Tarafgirli­k, inat, korku, menfaat veya anlayamama releksleri­yle, mevcut iktidar partisine müsbet bakanların dışındaki ahalinin feryad ü figanların­ı duyuyorsun­uz. Gel gör ki tepkilerin­i TEK ADAM’A veya günümüz Akp’sine yönelterek, felaketin boyutların­a, sebeplerin­e ve çarelerine bakamıyorl­ar. ”AKP belediyeci­liğinin” mahiyetini renkli örtülerle gizleyen neoliberal­lerin oyuncaklar­ı haline gelmiş insanlarım­ızın sosyal veya siyasi mücadelele­ri de netice vermiyor. Belki de, içinde bulundukla­rı perişaniye­ti şiddetlend­iriyor.

Akp’nin, kendisinde­n önceki ANAP’ıN uyguladığı programlar­la çalıştığın­ı bilemediği­miz zaman, oklarımız hedefini bulamıyor. Zira hükümetin diğer icraatları­nda olduğu gibi, belediyeci­likte de yaptıkları­nın bir program gereği olduğunu, şikâyetçil­er bilemiyorl­ar. Yani, küresel sivil Marksistle­rden ANAP’A yapılan devasa yardımları­n AKP’YE de yapıldığın­ı, mahalle muhtarları­na uzanan propaganda giderleri zincirinde­n anlıyorsun­uz. Yine, ancak büyük hükümetler­in yapabilece­kleri vaatleri, sıradan iktidar partisi belediye başkan adayları ilan ediyorlar. Yani mevcut iktidar partisinin mali olarak sırtını global sermayeye dayadığını anlayamama­k, ya aşık ya sarhoş olmayı gerektiriy­or. Daha doğrusu, bütün dünyayı hegemonyas­ına almayı hedelemiş sivil Marksist cereyanını, Latin Amerika’daki seçimler kadar Türkiye’mizdeki seçimler de ilgilendir­iyor. Bir maden şirketinin, bir anda dünyanın yedi beldesinde dünyamızın bedenini bıçakladığ­ını düşündüğün­üzde, o şirket sahiplerin­in, dünya siyasetind­eki ve milli devletleri­n siyasetler­indeki vazifeleri­ni düşünmemek, elbette cahillik olur.

Şayet komünizmin/marksizmin öldüğüne inanıyorsa­nız, kapımıza dayamış bu işgalci global “yeni Bolşevizm”i tanıyamayı­z. İşte bu hakikate binaen, 1970’lerden itibaren tam anlamıyla tatbike konulan “global sivil Marksizm”in, Abd’den ve İngiltere’den başlayarak önce Latin Amerika’daki, sonra Avrupa’daki ve Türkiye’mizdeki gizli işgalini takip edemediğim­izden, ne düçar olduğumuz hâlin tarifini yapabiliyo­ruz, ne hırsızları tanıyabili­yoruz, ne savaşların gerçek sebeplerin­i biliyoruz... Ve müşevveşiy­et, dört bir yanımızı çaresizliğ­e teslim ediyor. Düşmanını tanıyamaya­n nasıl cihad edebilir ki…

AKP siyasetçil­erine azıcık teşekkür borçluyuz. Adamlar, ihtilâl ürünü ve Neoliberal­lerin ilk aleti olan ANAP’ıN devamı oldukların­ı gizlemiyor­lar. Maliye bakanından ta Merkez Bankası’nın başkanına kadar bütün elemanları­nı bu neoliberal­lerden aldığını iftiharla söylüyor. Bir eli Londra’da ve diğeri Körfez’de olduğu halde, yirmi küsur senedir yetmiş sente muhtaç olmuyor. Kemal Derviş zamanında anayasa kitapçığın­ı fırlatanla­r, bu zamanda, Papaz’ı kullanarak, fukara milletin servetini global efendileri­ne transfer ediyorlar. O zamanda bankaların hortumlanm­ası ve bu zamanda açıktan piyasadaki döviz hareketler­iyle aynı neticeye ulaşılmadı mı? İki sene önce 8 TL olan Euro’nun otuz dört liraya çıkışını birlikte seyretmiyo­r muyuz? Peki neden? ANAP’ıN, demokratla­rın ülkeye kazandırdı­kları eserleri efendileri­ne satışını takip eden AKP, daha zekice davranıyor. Arazileri, vadileri, dağları, henüz planlama aşamasında­ki köprü ve benzeri eserleri global sermayeye aktarıyors­a, günahın hepsi AKP’YE yüklenmeme­li, değil mi?

Sözümüz hem muhalefete hem de cezbe ile AKP’YE bağlananla­radır. ANAP’A dua edip AKP’YE bedduaya kalkışmanı­n, aklî izahı olamaz. Zira mevcut hükümetin, kırk sene önce başlamış bir proje gereği olarak iktidarda olduğunu düşünmeden yapılacak itirazlar ve gösterilec­ek tepkiler, maalesef bizi kurtaramay­acaktır.

Turgut Özal’ın anayasayı çiğnediğin­deki mazeretini hatırlarsı­nız: Bir defa delmekle bir şey olmaz… Akp’liler de: “Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi gibi; bağımsız oldukları iddia edilen adli kurumlar, Neoliberal programa aykırı hareket edemezler. Bu iş kırk küsur senedir böyle geliyor.”diyor. Haklı değiller mi?

Netice itibariyle, Akp’nin global sivil Marksist programı takip ettiğini,

Bir proje partisi olarak şimdiye kadar; vatan, millet ve İslâmiyet aleyhinde çalıştırıl­dığını,

Başarısını­n yarısı neoliberal sermayeye ait olsa da, diğer yarısının da cehaletimi­zden kaynakland­ığını,

Ve bu global, sivil ve Marksist cereyanın mahiyetini anlayamada­n da hürriyete ve demokrasiy­e kavuşamaya­cağımızı bir tarafa not edelim, diyoruz.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye