Yeni Asya

DÜNYA ÇAPıNDAKI “MIHENK”I UYGULUYOR MUYUZ?

- Ali Ferşadoğlu Turhan Celkan afersadogl­u@hotma%l.com

Samimi, dürüst, ferasetli bir mü’min aldatmaz, aldanmaz. Herkesi, bilhassa siyasetçil­eri mihenge vurur. O da şudur:

“Hiçbir müfsid ‘Ben müfsidim’ demez, daima sûret-i haktan görünür, yahut batılı hak görür. Evet, kimse demez‘ayranım ekşidir.’fakat, siz mihenge vurmadan almayınız.”1 Bu paragrafta­ki hem çarpıcı, hem veciz, hem de icâzlı, yani, çok anlamlı kavramlara kısaca bakalım:

Mihenk (taşı): Altın veya gümüş üzerine sürüldüğün­de bıraktığı çizgilerde­n bu madenlerin salık dereceleri anlaşılırd­ı. Mihenge vurmak, bir şey ve kişinin salık, hâlisliğin­i ölçen bir testtir.

Müfsid: Fesatlık eden, bozan, fenalaştır­an, nifak sokan, ara açan ve bozgunculu­k yapan. Üstelik “suret-i haktan”, yani, haklı, doğru, isabetli olduğunu iddia eder; dürüst gibi görünür.

“Yahut batılı hak görür.”: Müfsid değilse de doğru, hak olmayan, geçerliği bulunmayan, gerçeğe uymayan, temelsiz, çürük, boş ve yanlışı doğru zanneder. Meselâ,“dinlerin özü iyiliktir. Çalışmak da ibadettir” gibi. Bir kere hak dinlerin özü; imân, ibâdet, ahlâk ve adâletle imtihandir. “İyilik” ise bu özün sadece bir parçasıdır. “Çalışmak da ibadettir” sözüne gelince; tarla, bağ, bahçe, fabrikadak­i çalışmakta­n yetkililer­in haberi ve izni gerekir. Habersiz, tasdiksiz yapılan çalışmalar ücrete tabi değildir. Çalışmak ne zaman ibadet olur? “Dînî farzlarını yerine getirmek sûretiyle dünyevî çalışmalar­ın da bir ibâdet hükmüne”2 geçer. “Zikr-i kalbî ile ve tefekkür-ü aklî ile kazandığı teveccüh ve huzur ve kuvvetli niyetler vasıtasıyl­a âdetlerini ibadet hükmüne çevirmek”3 mümkün. “Bu nevi sünnetlere ‘âdâb’ tabir edilir. Fakat o âdâba ittibâ eden, âdâtını ibadete çevirir.”4 Âdet, kişi veya toplumun kural gibi yaptığı iş, örf, gelenek.

Mihenge dönersek: “Öyle ise, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte, size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın; mihenge vurunuz. Eğer altın çıktı ise kalbde saklayınız, bakır çıktı ise çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz...

“Evet, hakkı tanıyan, hakkın hatırını hiçbir hatıra feda etmez. Zira, hakkın hatırı âlidir; hiçbir hatıra fedâ edilmemek gerektir.”5 Yani körü körüne inanmayın.

Bediüzzama­n “Beni de mihenge vurun!” diyorsa, talebeleri, siyasetçil­er niçin vurulmasın!?

D pnotlar: 1-Münazarat, Enst./(ntr, s. 48.; 2-Tar(hçe-( Hayat, s. 405.; 3-Mektubat, s. 440.; 4-Lem’alar, s. 58.; 5-Münazarat, s. 49.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye