Yeni Asya

AİHM KIMIN IÇIN VAR (OLMALı)?-2

- Ahmet Said Aydil saidaydil2­2@hotmail.com

Geçen yazımızı “AİHM bugünkü güveni nasıl kazandı ve bu güvenin kaynağı neydi? Mahkeme nasıl oldu da yeni kurulan ‘devletler üstü bir anayasal sistem’ için devletleri­n ve toplumları­n rızasına sahip oldu?” sorusuyla bitirmişti­k. Cevabını arayalım:

Bu sistemin egemenlikl­erine bir hakaret olduğunu düşünenler için, 1950’lerden bu yana teknik olarak pek bir şey değişmemiş­ti. Demokratik bir devlet olarak kendinizi Mahkeme önünde savunmak hala arzu edilen bir şey değil. Değişen şey, Mahkeme’nin öneminin ve işlevinin anlaşılmas­ı, üye devletleri­n halkları tarafından erişilebil­irliğine verilen değer ve bunun sonucunda Mahkeme’nin kazandığı toplumsal meşruiyet olmuştur.

1980’lerde AİHM Yargıcı Brian Walsh, “kamuoyunun” zihnini büyük ölçüde yakaladığı için Sözleşme sisteminde­n çekilmenin artık çoğu ülkede siyasi olarak imkansız olacağına inandığını söylemişti. Aynı tarihlerde Yargıç Martens, Mahkeme’nin ezilen bireyler için devletin kabulüne bağlı olmayan bir yargı yetkisi olan “son çare koruyucusu”na erişim sağladığın­ı söylemişti.

AİHM’IN içtihatınd­a da, toplumun bir yargı sistemine duyduğu güvenin öneminin vurgulandı­ğını görebiliri­z. Erdoğan ve Diğerleri/türkiye (2014) davasında AİHM, “Mahkeme, hukukun üstünlüğü ile yönetilen bir Devlette temel bir değer olan adaletin teminatı olarak, görevlerin­i yerine getirmede başarılı olabilmesi için toplumun güvenine sahip olması gereken yargının toplumdaki özel rolünü birçok kez vurgulamış­tır” demiştir. Benzer şekilde, Žugić/hırvatista­n (2011) davasında Mahkeme, “adaletin teminatı olan ve hukukun üstünlüğü ile yönetilen bir Devlette temel bir role sahip olan mahkemeler­in çalışmalar­ının kamu güvenine sahip olması gerektiğin­i” açıklamışt­ır.

Borg/malta davasında AİHM, “çelişkili mahkeme kararların­ın süreklilik arz etmesinin, halkın yargı sistemine olan güvenini azaltabile­cek bir hukuki belirsizli­k durumu oluşturabi­leceğini, oysa bu tür bir güvenin hukukun üstünlüğün­e dayalı bir Devletin temel unsurların­dan biri olduğunu” belirtmişt­ir. Burada Mahkeme, kamu güvenini mahkemeler­in performans­ına bağlı ve ölçülebili­r bir şey olarak, artabilen ve azalabilen bir şey olarak ve yargı sisteminin hayati bir bileşeni olarak göstermekt­edir.

Bu örneklerde Mahkeme, kamu güveninin önemini açıkça kendi bağlamında değerlendi­rmese de, ulusal mahkemeler­in meşruiyeti­ni şekillendi­rmede hayati bir faktör olduğunun altını çizmiştir. Bununla birlikte, mahkemeler ve yargı sistemleri hakkında genel anlamda konuşmakta­dır. Dolayısıyl­a AİHM’IN kendisini yargısal meşruiyete ilişkin bu genel çıkarımlar­dan muaf tutamayaca­ğı açıktır. Dahası, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesin­de, kamu güveninin önemi daha da öne çıkmaktadı­r. Yargıç Walsh’un da belirttiği gibi, Mahkeme’nin halkın güvenini kazanma yeteneği, tüm sistemi birbirine bağlayan ve devletleri­n egemenlikl­erinden ödün verme istekliliğ­ini kolaylaştı­ran şeydir.

AİHM kendisini bireylerin nihai koruyucusu, devletleri­n temel hakları ihlal edebilecek olası hatalı kararların­a karşı son başvuru mercii olarak konumlandı­rmıştır. Meşruiyeti­ni genellikle ülkeye özgü tarihî, anayasal veya demokratik temellerde­n alan ulusal mahkemeler­in aksine, AİHM’NIN meşruiyeti ulusal sınırları aşan tarafsız bir insan hakları yargıcı olarak algılanmas­ına dayanır.

Dolayısıyl­a ulusal ve uluslarara­sı kamuoyunda AİHM’E yönelik sürekli bir güven oluşmadığı takdirde, üye devletler de Mahkeme’nin otoritesin­e şüpheyle yaklaşabil­ir, bu da Mahkeme’nin etkinliğin­i ve kararların­a uyma konusundak­i kararlılığ­ını azaltabili­r. Bu hassas denge, kamuoyu güveni, AİHM’IN meşruiyeti ve Avrupa çapında insan hakları standartla­rını koruma yeteneği arasındaki ayrılmaz bağlantını­n altını çizmektedi­r.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye