“BU GECE ALLÂH SANA GÜLDÜ!”
Îsâr; insanın kendisinin ihtiyacı olan bir nimeti başkasına sunma fedâkârlığıdır. Sahâbe’nin önemli özelliklerinden biridir. Bir gün Ebû Hüreyre (ra) Peygamberimize (asm) geldi ve “Yâ Resûlallah! Açlıktan zayıladım ve tahammülüm kalmadı!” dedi.
Resûlullah (asm) onu doyurmaları için hanımlarına gönderdi. Hanımları, “Yanımızda sudan başka bir şey yoktur” deyip geri gönderdiler.
Bu defa Peygamberimiz Ashâbına: Şu açı kim doyuracak? dedi. Ensâr’dan biri ayağa kalktı. “Ben!” diye cevap verdi ve misâfiri alıp evine götürdü. Ve hanımına: Haydi Resûlullah’ın misâfirini ağırla! dedi.
Fakat kadın: Çocukların azığından başka evimizde bir şey yok ki! dedi.
Kocası: O yemeği getir. Işığını yak; çocuklarını da uyut! dedi.
Kadın yemeği hazırladı, ışığını yaktı; çocuklarını da uyuttu. Sonra kalktı kandili düzeltiyormuş gibi yaptı ve ışığı söndördü. Bu sûretle karı koca, kendilerini misâfire yemek yiyor gibi göstermeye çalıştılar. İkisi de aç gecelediler. Misâfir de karnını doyurdu.
Sabah olunca ev sahibi Resûlullah’ın
yanına gitti. Resûlullah (asm) onu görünce şöyle buyurdu: “Bu gece Allâh sana güldü!”burada gülmekten kasıt mecâzî olup; Allâh senden râzı oldu ve memnun oldu demektir.
Bu olay üzerine: “Ve Ensâr, kendileri fakr-ü ihtiyâc içinde olsalar bile misâfir ve muhâcirleri kendilerine tercih ederler.” âyeti nâzil oldu. (Haşr, 59/9) “Sahâbe’nin; bütün saatleri müthiş bir makamda bir saat nöbet tutan fedâkâr bir neferin nöbeti gibidir ki; amel az, ücreti çok, kıymeti yüksektir. Evet Sahâbeler mâdem İslâmiyetin tesisinde ve envâr-ı Kur’âniyenin neşrinde, saff-ı evvel teşkil ediyorlar; “Bir şeye sebep olan onu yapan gibidir.” sırrınca, bütün ümmetin hasenâtından onlara hisse çıkar.” (Sözler, s.454) Îman, istikâmet, ihlâs, îsâr üzere kalınız.