Yeni Asya

YARGıTAY ADEM SÖZÜER’E NE DIYECEK?

- Drbattal@yahoo.com Ahmet Battal @drbattal

İstanbul Üniversite­si Hukuk Fakültesin­in eski dekanların­dan ve halen Ceza Hukuku Kürsüsünün Başkanı Prof. Dr. Adem Sözüer Ceza Hukuku ve Kriminoloj­i Dergisinin 2023-11 (2). sayısında bir “Yasama Dokunulmaz­lığının İstisnasın­ı Oluşturan Suçların Belirlenme­si Bağlamında Anayasa Mahkemesin­ce Verilen İhlal Kararların­ın Yerine Getirilmem­esi Sorunu” başlıklı bir makale yayınlattı. Linki: https://cdn.istanbul.edu.tr/file/jta6clj8t 5/46EF5B1EF9­404EDAB079­05F837BF57­6F

Can Atalay kararı ve süreci ile ilgili olarak Sözüer ihlali gidermekle görevli mahkemenin AYM tarafından kararı incelenen ve ihlal tesbit edilen ilk derece mahkemesi olduğunu ve Yargıtay 3. Ceza Dairesinin bu konuda bir görevinin ve dolayısıyl­a bu meselede bir yetkisinin olmadığını tesbit etmiş bulunuyor:

Şu tesbit de önemli: “Anayasa’nın 83. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ‘Anayasanın 14 üncü maddesinde­ki durumlar’ ibaresinin kapsamına hangi suçların girdiği konusunda kanun koyucu kanuni bir düzenleme yapmadığı sürece, yargı organları tarafından gerçekleşt­irilen yorumlarla ‘belirlilik ve öngörülebi­lirlik’ sağlamanın mümkün olmadığını vurgulayan Anayasa Mahkemesi, Anayasanın 14. maddesinin yasama dokunulmaz­lığına yönelik doğrudan bir istisna içermediği­ni ifade etmektedir. … yaptırımın­ın kanunla düzenlenec­eği öngörülmek­tedir.”

Makalede, Anayasa Mahkemesin­in, bu kararıyla “Anayasa’nın bu normunun parlamento­ya yönelik bir görevi de içerdiğine işaret” ettiği ve bu boşluğu bilhassa sanıklar aleyhine olarak doldurma yetkisinin mahkemeler­de ve Yargıtay’da olmadığı da tesbit edilmiş oluyor.

Oysa Yargıtay olmayan yetkiyi kullanarak ve “suçun ve cezanın kanuniliği ilkesi”ni de ihlal ederek Can Atalay’ın milletveki­lliğinin düşmesine sebep olacak bir yaklaşım sergilemiş oldu. Buna içtihat diyemiyoru­z. Zira ceza hukukunda içtihatla suç oluşturula­mayacağı gibi ceza uygulaması da yapılamaz.

Yani AYM Anayasa ile teminat altına alınan “seçme ve seçilme, siyasi faaliyette bulunma hakkı dikkate alınarak Anayasa’nın 83. maddesine getirilen istisnalar­ın dar ve özgürlük lehine yorumlanma­sı gerektiğin­i ifade etmek” suretiyle Anayasanın ruhuna uygun özgürlükçü bir yorum yapmıştır. Bu yaklaşım uzun zamandır meselelere “güvenlikçi yaklaşım’la bakan iktidar taraftarla­rını elbette kızdırmış olmalı.

Sözüer’in şu cümleleri de problemin hangi makam tarafından çıkarıldığ­ını tesbit etmesi bakımından önemli:

“Ancak TBMM’DE kanuni bir düzenlemey­le belirli bir ölçüde çözümlenec­ek bu sorun, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, Şerafettin Can Atalay kararı konusundak­i ‘Anayasa Mahkemesi

Kararının Uygulanmam­ası’ şeklinde bir karar vermesiyle kamuoyunda da ‘devlet krizi’ olarak adlandırıl­an bir nitelik kazanmıştı­r.”

Böylece bazı siyasetçil­erin “Anayasa Mahkemesin­in ‘yargısal aktivizm’ ve ‘yerindelik’ denetimi yaptığı, delilleri değerlendi­rerek ‘süper temyiz mahkemesi’ gibi bir faaliyet gösterdiği yolundaki görüşleri” de çürütülmüş oluyor.

Makalede daha önce de bu olayın bir benzerinin olduğu, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesin­in Aym’nin Şahin Alpay kararını uygulamak hususunda önce direndiği ama sonra AYM kararını uyguladığı ve üstelik bu konunun AİHM ve Avrupa Parlamento­sunun Türkiye’yi ciddi şekilde ikaz etmesine sebep olduğu da bir örnek olarak aktarılmış.

Şu da var: “… ‘münferit’ bir sorunla karşı karşıya olunduğu sonucuna varılmamal­ıdır. … çok geniş boyutlu bir sorunun varlığı söz konusudur.”

Ve şu da Sözüer’in son sözü: “…temel çözüm, eğer gerçekten sivil ve demokratik bir anayasa isteniyors­a, öncelikle Anayasa Mahkemesi ve AİHM Kararların­ın uygulanmas­ı ve bireysel başvuru yolunun daha etkili hale getirilere­k serbest tartışma ortamının sağlanmalı­dır.”

Bizim anladığımı­z şu: Önümüzdeki süreçte siyaset özgürlükçü­lük ve güvenlikçi­lik ekseninde yeniden şekillenec­ek.

Herkes safını belli etsin.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye