Yeni Asya

ÜÇ KONU: YıLDıRıM BAYEZID, KADıNLAR GÜNÜ, IŞGAL PROVASı

- M. Latif Salihoğlu latif@yeniasya.com.tr @sal$hoglulat$f

Günün tarihi itibariyle, önümüzde üç önemli konu var. Bunları sırasıyla ve kısaca takdim edelim.

KAHRıNDAN ÖLEN PADİŞAH

Niğbolu Fatihi (25 Eylül 1396) olarak da yâd edilen Sultan Bayezid Han, 28 Temmuz 1402’de Ankara’daki Çubuk Ovası’nda Timur’un kuvvetleri­ne mağlûp olup ellerine esir düştü.

Savaş esnasında, Osmanlı ordusu da perişan halde geri çekilerek mağlûbiyet­i kabul etti. Daha da acıklı olan hususu, Osmanlı’da on yılı aşkın süreyle bir “fetret devri” yaşandı.

Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid Hâna, esaret hayatı haliyle çok ağır geldi. Öyle ki, esaretin kahrına bir sene bile dayanamaya­rak, henüz 40’lı yaşlarında iken 8 Mart 1403’te vefât etti.

Esaret hayatı ile ilgili olarak nakledilen son derece trajik bazı hikâyeler var ki, onları burada anlatmamız doğru olmaz.

KADıNLAR GÜNÜ

8 Mart günü, uluslarara­sı çapta her yıl “Dünya Kadınlar Günü” şeklinde bir kutlama yapılır. Bunun elbet bir hikâyesi var. Burada biraz işin o tarafına bakalım.

Soru şu: 8 Mart’ın Kadınlar Günü olması durumuna nasıl gelindi?

Kadınlara mahsus bir günün belirlenme­si düşüncesi, ilk kez 27 Ağustos 1910’da Kopenhag’da düzenlenen Uluslarara­sı Sosyalist Kadınlar Konferansı­nda ortaya atıldı ve hemen oracıkta kabul edildi.

Ardından, bir çok ülkede her yıl kutlanmaya başlandı. Meselâ, İsveç’te 1912 yılından itibaren kutlanmaya başladı. Keza, 1921’de Moskova’da gerçekleşt­irilen 3. Uluslarara­sı Kadınlar Konferansı tarafından da 8 Mart gününün Rusya ve bağlı ülkelerde kutlanması uygun görüldü.

Daha sonra, 1960’lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri'nde de kutlanılma­ya başlamasıy­la birlikte, konu BM gündeme getirilmiş oldu. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu da, 1977 yılında 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanması­nı kabul etti.

Türkiye’de 8 Mart’ta Dünya Kadınlar Günü 1975 yılında kutlanmaya başlandı.

ANADOLU'YU İŞGAL GİRİŞİMİ

İstanbul'daki işgal politikala­rını sertleştir­en İngilizler, Anadolu'nun muhtelif bölgelerin­e asker çıkararak diğer şehirleri de işgale başladı.

İngilizler­i Fransızlar ve İtalyanlar takip etti.

Fransızlar, 8 Mart 1919 günü Zonguldak ve Ereğli'yi işgal ederken, İngilizler de Antep'te bildiri dağıtarak halkın elinde bulunan bütün silâhların teslim edilmesini istedi.

İngilizler, bir gün sonra ise Samsun'a 200 kadar asker çıkardı. Şehri işgal eden bu askerî birliğin bir bölümü Merzifon'a doğru harekete geçti. Bölgedeki Müslüman ahalinin galeyana gelmesine yol açan bu durum, özellikle Merzifon'daki Rum ve Ermeni kesim tarafından sevinç gösteriler­i ile karşılandı. Anadolu'daki işgal hareketini­n başını, İngiliz birlikleri çekiyordu. Tıpkı İstanbul'da olduğu gibi...

İşgal güçleri, bu yaptıkları­nı 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi şartlarına bağlıyordu.

Oysa, o antlaşmanı­n metinleri arasında herhangi bir yeri "işgal etme" maddesi yoktu. Sadece "güvenliği sağlama" gerekçesi vardı. Zaten, yapılan işgallere de hep bu gerekçe ile bir nevi kılıf geçirilmey­e çalışılıyo­rdu.

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye