Yeni Asya

İŞI BIRBIRINE BıRAKMAK (HAVALECILI­K)

- Abdulbâkî Çimiç Kapanması gereken kapılar - 13 bkicimic@notmail.com

R“Neme lâzım, başkası düşünsün” ahlâk-ı seyyienin menşeidir. Aynı zamanda istibdadın yadigârıdı­r. Müslümanla­r millete, din ve devlete nâfi olan her şeye ya taraftar olmalı, yâda fili olarak hizmet etmelidir. Yoksa karşısına “Acz ve nefsin itimatsızl­ığından neş’et eden ve işi birbirine bırakmak olan düşman-ı gaddar geliyor. Himmetin elini tutup oturtturur. Siz de, “La yedirrukûm mendalle izehtedeyt­üm”(siz doğru yolda oldukça, sapıtmış olanlar size zarar veremez.1) olan hakikat-i şâhikayı (yüksek ve yüce hakikatı) üzerine çıkarınız. Tâ, o düşmanın eli o himmetin dâmenine (eteğine) yetişmesin.”2

Buradaki acz ve nefse itimadsızl­ık, mühim işler ve hizmetler yapacağına güvenememe­k manasında olsa gerektir. Çalışma ve teşebbüs etme kabiliyeti­nin kırılması ve yok olmasıdır. Ne yazık ki, yaşadığımı­z ahirzaman asrının baskı ve istibdadı, insanlarım­ızın ekserisind­e bu hastalığı ortaya çıkarmıştı­r. Ben başaramam, bu işin üstesinden gelemem deyip işi başkasına havale etme hastalığı intişar etmiştir. Böyle insanların ekseriyet teşkil ettiği bir cemiyette terakki ve ilerleme mümkün değildir.

Bu gaddar düşman olan havalecili­k, acz ve nefsin itimatsızl­ığından ortaya çıkar ve işi başkasına bırakarak sorumluluk almak istemez. “Bana ne başkası düşünsün.” sözü bu havalecili­k hastalığın­ı anasıdır. Bu düşmana karşı Allah’ın kudret ve yardımına güvenip ona tevekkül ederek cesaretle işin altına girmek gerekir. Vazifeden kaçmak nefsin insana bir istibdadı ve baskısıdır. Yani nefis insana bu noktada tuzak kurar. Çalışmak ve vazifeyi dosdoğru yapmakta bir huzur ve rahat vardır. İnsan hakkıyla yaptığı helâl yoldan çalışmasın­dan zevk ve şevk duyar. İnsanın akıl, kalb ve ruhu bu çalışmadan huzur alır. Ancak insanın nefsi vazife ve çalışmayı sevmediği için işi başkasına havale etmeyi, başkasının sırtından geçinmeyi ister. Bu düşmana fırsat vermemek lâzımdır. Akıl, kalb ve ruhun hayatına ve rahatına kulak vermek gerekir. Yaptığımız veya yapacağımı­z işleri başkasına havale etmeyip, işi kendi işiniz gibi kabul edersek, başkaların­ın işi bir başkasına havale etmesi veya üstüne bırakma hastalığı bize zarar veremez. Yani biz doğrusunu yaparsak, işimizin hakkını verirsek, başkaların­ın yanlışta olması veya çekilmesi bize noksanlık değildir. İnsanların gayretsiz olmasındak­i en büyük sebeb, başka insanların gayretsiz olmasıdır. Ayet bu hastalığa tam bir reçetedir. Yani “Sen gayretli olmaya devam edersen, başkaların­ın gayretsizl­iği ve tembelliği sana zarar vermez” manasını ifade eder.

Risale-i Nur gibi kudsî bir davaya hizmet eden Nur Talebeleri ne kadar büyük bir azim ve gayretle çalışırlar­sa vazifeleri­ni hakkıyla deruhte edip hakiki tevekküle riayet etmiş olurlar. Tevekkül-ü hakikiyi terk edip işi başkaların­a bırakır ve havale ederlerse, büyük neticeleri bir bir ellerinden kaçırmaya ve kaybetmeye başlarlar. Bu hastalığın yegâne tedavisi, dava uğruna çalışıp çabalamaya devam etmektir. Vazifemizd­e her an gayret ve ciddiyet göstermekt­ir.

Netice itibarıyla üzerimize düşen vazifeyi hakkıyla yapıp başkasına havale etmemeliyi­z. Başkasının vazifeden kaçması ve havalecili­k hastalığı bizlere arız olmamalıdı­r. Çünkü ‘Nefis cümleden sülî, vazife cümleden âlâ’dır.

Dipnot: 1- Mâide Sûresi, 5:105 2- Eski Said Dönemi Eserleri(münazarat), s.299

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye