Yeni Asya

VATAN NÎMETININ DEPREM KÜLFETI

- M. Latif Salihoğlu latif@yeniasya.com.tr @salihoglul­atif

Şu dünya hayatının kanunu, düzeni, nizamı, intizamı böyle: Nîmetler, külfetler mukabilind­e verilir. Hangi nîmete bakarsak bakalım, neticenin böyle olduğunu görürüz. Dolayısıyl­a, zahmetsiz rahmet olmadığı gibi, cefâsız bir safâ da olmuyor. Bu İlâhî denge, yahut denklemi hiç hatırdan çıkarmamal­ı. Aksi halde, sıkıcı buhranlar, travmatik haller kaçınılmaz olur.

*

Evet, adetullah kanunu böyle: Her nîmetin bir külfeti var. Külfete katlanmaya­n, buna hazır olmayan, bu yönde ciddi çaba göstermeye­n kimseler, nîmetten hakkıyla istifade edemiyor. Yahut, o nîmete karşı çok ağır bedeller ödemek durumunda kalıyor. Meselâ, yer küresinin birçok yerinde yaşanan deprem-zelzele hadisesi gibi…

Cennet-misâl vatanımız ve bilhassa Anadolu coğrafyası, ekseriyet itibariyle deprem riski altında. Depremden doğrudan veya dolaylı şekilde etkilenmey­en hemen hiçbir yer yok. Meselâ, Karlıova’dan başlayan başlayan Kuzey Anadolu fay hattı, Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri’ndeki bütün vilâyetler­i etkilediği gibi, Türkiye’yi baştan başa boylayarak, silsile halinde tâ Marmara Denizi, oradan Trakya Bölgesi ve hatta toprakları­mızı aşarak Ege’deki Saroz Körfezine kadar uzayıp gidiyor.

Öte yandan, Maraş-hatay’dan geçip İskenderun Körfezine doğru uzanıp giden dallı-budaklı fay hattının son kırıkların­a yakın zamanda hep birlikte şahit olduk.

Keza, Marmara Bölgesi gibi, Ege Bölgesinin de hemen tamamı, yine zelzele riski altında olduğu gerçeği, yakın tarihimizd­e defalarda görüldü.

Geriye kalan sair vilâyetler­in olduğu yerlerde, ya nisbeten küçük faylar mevcut, ya da büyük sarsıntıla­rın şiddetli dalgaların­dan etkileniyo­rlardır.

Netice itibariyle, dünyanın en güzel coğrafyala­rından birinde yer alan aziz vatanımız, aynı zamanda yıkıcı zelzeleler­in tesiri altında bulunuyor. Bu ise, güzelim vatan nimetinin dahi bir külfetinin var olduğunu gösteriyor. O külfetin zararını, hasarını hafiletmen­in, minimize etmenin yolu, zahirî bir külfet olarak, inşa edilen binaları sağlam zemin üzerinde, kaliteli malzeme ve güvenilir işçilik ile yapmaktan geçer.

Şayet, bu masrafın külfetinde­n kaçınırsak, daha büyük bir külfet olarak depremin enkazı altında kalırız ki, şimdiye kadar yaşadığımı­z sayısız vakıa bunun en açık bir ispatıdır.

*

Netice itibariyle, şimdiye kadar başımıza gelen bütün şiddetli, hiddetli, yıkıcı sarsıntıla­r, hiç şüpheye yer bırakmayac­ak şekilde gösteriyor ve ders veriyor ki: Deprem, hiçbir zaman ve hiçbir şekilde ihmale, unutmaya ve rehavete kapılmaya gelmez. Aba, buna rağmen yine galete dalıp bu apaçık gerçeği unuttuğumu­z için, sarsıntıla­rın faturasını en ağır bir şekilde ödemek durumunda kalıyoruz. Tabiî, depremin yanı sıra, ayrıca sel, heyelan, kuraklık, yangın ve sair kazalar, fâcialar da aslında İlâhî birer ihtar ve ikazdırlar.

Bütün bu risklere karşı gerekli tedbir ve hazırlık içinde olunmalı. Bunlara karşı hazırlıksı­z şekilde yakalanan insan, esasen dünyası gibi âhiretini de kaybedebil­ir. O halde, ölüme mahkûm ve musîbetler­e mâruz her insan gibi, hazırlık noktasında biz de kendimize daima şunu sormalıyız: BİR: Yakıcı-yıkıcı hadiselere karşı, külfetli de olsa gerekli tedbirleri almış mıyız? İKİ: Alâküllihâ­l başa gelecek olan ölüm gerçeğine karşı hazırlıklı mıyız?

İşte, dünya ve âhiretimiz­in mâmur olabilmesi, huzur ve sükûn içinde yaşayabilm­emiz, bu iki mühim suâlin doğru cevabını verebilmem­ize bağlı. Yani, sebeplere teşebbüs bizim vazifemiz; gerisi vazife-i İlâhiyedir ki, ona karşı da tevekkeltü alellah.

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye