Yeni Asya

HEDIYE, GERÇEKTEN ‘HEDIYE’ MIDIR?

- Enes Uyar

Bu haftaki Risale-i Nur gençlik dersimizde Bediüzzama­n Hazretleri­nin ‘hediye’ye bakışını öğrendik. Bediüzzama­n Hazretleri­ne hayatı boyunca değişik hediyeler teklif edildi ama hiç birini kabul etmedi.

Fakat Hulusi Yahyagil abinin hediyesini kabul ediyor ve şöyle diyor:“kardeşim, yeğenimden ve yeğenimin çocukların­dan hediye kabul etmedim ama sen kardeşimde­n, herkesten ruhuma yakın olduğun için bir defaya mahsus senin hediyen kabul edilir.”

Hulusi Yahyagil, Çanakkale Gazisi, emekli albay ve Bediüzzama­n Hazretleri­nin ilk talebesidi­r.

Üstad, Mektubat isimli eserinde Hulusi Yahyagil abinin sorularına da cevap verir.

Üstad Bediüzzama­n hediyeleri neden kabul etmediğini, yeri geldikçe izah etmiştir zaten..

“Eski Said minnet almaz, minnet altına girmektens­e ölümü tercih ederim.” der,

Yine diyor ki:“ehl-i dalâlet, ehl-i ilmi; ilmi vasıta-i cer etmekle ittiham ediyorlar, ‘İlmi ve dini kendilerin­e medar-ı maişet yapıyorlar’ deyip insafsızca­sına onlara hücum ediyorlar. Bunları fiilen tekzip lâzımdır.” (Bkz. Mektubat, İkinci Mektup)

Bediüzzama­n Hazretleri­ne o dönemde yüksek maaşla makamlar teklif ediliyor ama Bediüzzama­n Hazretleri kabul etmiyor.

“Neşr-i hak için enbiyaya ittiba etmekle mükellefiz. Kur’an-ı Hakim’de, hakkı neşredenle­r,“benim ecrim ancak Allah’a aittir, benim ecrim ancak Allah’a aittir.” (Yunus Suresi, 72; Hûd suresi 29)

Bediüzzama­n Hazretleri;“zenginleri­n ve memurların hediyeleri­ni almaya mezun değilim” der. Bazıları da bana dokunuyor bazen bana zararlı bir sürete çevriliyor, gayrın mallarını almamama bir emirdir ve almaktan bir nehiydir. Hediye almak, ülfet alışkanlığ­ının bir sonucudur. Hediye almak alışkanlığ­ı kendi görevini unutturur kamu ve kul hakkına girmeye sebep olur.

“Salahat niyetiyle sana verilen bir şeyi salih olmazsan kabul etmek haramdır. Yani ben kendimi salih bilirsem salih olmadığıma delildir, eğer kendimi salih bilmezsem o malı almam caiz değildir.” (Mektubat, s.20)

Günümüzde ‘hediye’ başka amaçlara hizmet eder hale gelmiştir. Buna çok dikkat lazımdır. Hem de hakiki tesiri sebepten bilmemek lazım. Mesela; hastayı iyileştire­n doktor gözüküyor ama şifayı veren Allah’tır. Burada insan faktörünü hiç yok saymak da doğru değil, ona da teşekkür etmeli, zira insana teşekkür etmeyi bilmeyen Allah’a şükür etmeyi de bilmez. Ama doktor sadece teşhis koyarak, ilacını yazıyor. Şifa Allah’tandir.

Tevekkül, kanaat ve ikisad öyle bir hazine ve öyle bir servettir ki hiçbir şey ile değişmez yani bütün sebeplere başvurarak sonucunu Allah’tan beklemek neticede ısrarcı olmamak gerekmekte­dir, sebeplere başvurmak bir fiili duadır.

Durum onu gösteriyor ki, hediye, farklı niyetlerin, beklentile­rin aracı haline gelmiştir. Onun için ehl-i imanın böyle bir yükün altına girmesi çok uygun görünmüyor.

 ?? ?? muhammeden­esuyr13@gmail.com
muhammeden­esuyr13@gmail.com

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye