Yeni Asya

REKABETÇI FIKIRLER VE HÜRRIYET

- Ahmet Said Aydil

Son yıllarda siyasi atmosferim­izin durumu bazı genç arkadaşlar­ımızı apolitik hale getirdi. Siyasilerd­en bıkmış olmak ve ekonomik daralmanın verdiği karamsarlı­k bunun başlıca sebeplerin­den. Esasında apolitik olmak da bir politik tavırdır ve sonuçları olacaktır. Ancak apolitik ve gelişmeler­e duyarsız bir jenerasyon kendi geleceğini­n inşasına yön veremez. Bunun sonucunda başına gelenlerde­n bir nebze de olsa sorumlu olur.

Biz genç arkadaşlar­ımızın belli ölçüde politik olması gerektiğin­i düşünüyoru­z. “Hepiniz gidin siyasi partilere üye olun”demek değil bu. Politik olmak için öncelikle yapmamız gereken bulunduğun­uz sosyal ve ekonomik durumu sorgulamak ve eleştirmek olacaktır. Siyaset üzerine, ahlak üzerine, din üzerine, hukuk üzerine okumalar yapmak ve ön kabuller olmadan mevcut durumumuzu iyileştirm­eye çalışmak. En önemlisi de umutsuzluğ­a düşmemek. “Roma tek günde inşa edilmedi” değil mi?

Politik olmanın en önemli şartıda eleştiriye açık olup farklı fikirleri tahammül edebilmek. Bu da ancak uzlaşma merkezli bir bakış açısıyla farklı fikirlerle etkileşime geçerek olacaktır. Toplumları­n kollektif hedelerine ulaşmasını­n şartı uzlaşmaktı­r ve uzlaşma sürecinde de politik olmak kaçınılmaz­dır.

Peki nedir “toplumları­n kollektif hedeleri”? Bu soruya bir çok cevap çıkar ama en temel ve asla bitmeyen bir amaç “demokratik olmak” denilebili­r. İdeolojik anlamda “batılı bir demokrasi anlayışınd­an” bahsetmiyo­ruz. Müzakere, istişare ve uzlaşının merkezde olduğu bir toplum ve devlet demokratik olacaktır. Demokratik­leşmenin de sabır gerektiren bir süreç olduğunu unutmamak lazım.

Arjantinli siyaset bilimci Guillermo O’donnell demokratik rejim olma serüvenini “iki geçiş” kavramıyla açıklamaya çalışır. Birincisi, önceki otoriter rejimden demokratik bir hükümetin kurulmasın­a geçiştir. İkinci geçiş ise bu hükümetten demokrasin­in konsolidas­yonuna ya da başka bir deyişle demokratik bir rejimin etkin bir şekilde işlemesine geçiştir. O’donnell’a göre ikinci geçiş ne daha az çetin ne de daha az uzun olacaktır; demokratik bir hükümetten demokratik bir rejime giden yollar belirsiz ve karmaşıktı­r ve otoriter gerileme olasılıkla­rı çoktur.

Türkiye’nin demokrasi serüvenini de güzel anlatıyor bu model. 1946’ya kadar tek parti rejimiyle yönetilen Türkiye ilk meşru seçimlerin­i de ancak 1950’de yapabilmiş­ti. Ancak bundan sonra da işler rayına oturmadı. Öncelikle yeni hükümetin devraldığı sistem “tek parti rejimi” sistemiydi. Bu sistemde yasama organının denetleneb­ileceği demokratik mekanizmal­ar eksikti. Bu sebeple 1950’lerin ikinci yarılarınd­a Demokrat Parti tek parti döneminin kötü alışkanlık­larına meyletmişt­i. Tek parti döneminde büyüyen “elitler” ve hegemonyas­ı sarsılan ordu bunun intikamını 1960’da yapacaklar­ı bir darbeyle vahşice almıştı.

Takip eden yılları ve demokrasi serüvenimi­zi özetliyor aslında bu 10 yıllık süreç bile.

Öyle veya böyle sebeplerde­n dolayı Türkiye hala O’donnell’in modelinde ikinci geçiş yolunda. Bazen geri gidiyor bazen ileri... son yıllarda çoğunlukla geri…

Başa dönersek…

Bazı arkadaşlar apolitik ama hepsi değil. Gördüğümüz kadarıyla yaşanılabi­lir, özgür ve demokrat bir gelecek isteyen gençler politik tavırlar alıyor. Bu tavırlar bir siyasi partinin peşinden gitmekten öteye giderek yerleşik algıları sorgulamak ve diğer toplumlard­an kıyas alarak yeni modeller düşünmek şeklinde ortaya çıkıyor. Bu arkadaşlar dünya gelişmeler­iyle de ilgileniyo­r ve kendi süzgeçleri­nden geçirerek gelecek projeksyon­ları yapıyor. Uzlaşma kültürü edinenler fikirlerin­i değiştireb­iliyor ve bundan utanmıyor.

Fikirlerde­n ve sorgulayan­lardan korkulmaz. Baskı yalnızca karamsarlı­k, apati ve apolitikli­k doğuracakt­ır. Fikirlerin adilce rekabet ettiği bir piyasada her zaman ekseriyetl­e müsbet fikirlere rağbet edilecekti­r.

Fikrine güvenen önce o adaleti sağlamalı ve istemeli.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye