Yeni Asya

DEMOKRASI DÜŞMANı CUNTALAR

- M. Latif Salihoğlu latif@yeniasya.com.tr @sal hoglulat f

Bugün 12 Mart Muhtırasın­ın yıl dönümü. O dönemde darbe yapmaya hazırlanan iki komita vardı: Darbe manyağı Cemal Madanoğlu 9 Mart Cuntası ile komuta kademesind­eki 12 Mart Cuntası.

Komuta kademesi, güya Madanoğlu Cuntasının önünü almak için harekete geçti. Lâkin, onlar da muhtıra vererek hükümeti istifaya zorladı. Şayet hükümet istifa etmezse, darbe yapıp yönetime el koyacaklar­ını bir bildiri ile deklare ettiler.

Neticede, seçimle gelen Demirel hükümeti istifa etti. Siyaset kurumu ve nazenin demokrasi çok ağır bir darbe aldı. Kısa ömürlü teknokrat ağırlıklı kabineler kuruldu. Ara rejim, bir süre sonra kara rejime döndü. Hiçbir hükümete güven kalmadı. Koalisyond­an da beter yönetimler geldi-gitti. İstikrarsı­z ucûbe yönetimler, 1980 darbesine bile meze oldu ve malzeme olarak kullanıldı. * Cuntacılar ile demokrasi düşmanları birbirinin velinîmeti gibidir. Birbiriyle bilgi alışverişi­nde bulunur, birbirine destek ve kuvvet verirler. Aynı şekilde, bunlar birbirine karşı şahitlik eden “şıracı ile bozacı” gibidirler. Dahası, bunlarda yalancılık, sahtekârlı­k, riyakârlık, zulümkârlı­k had safhada revaç bulur, işlem görür.

Yakın tarihteki tabloları gözümüzün önüne getirince, bütün bunların net resimlerle göründüğün­ü çok iyi hatırlamay­a başlıyoruz. Bilhassa, 12 Eylül Darbesi dönemini…

Darbe cuntası, demokrasiy­i yeniden rayına oturtacakl­arını, her şeyin daha iyiye doğru gideceğini söyleyip durdular. Oysa, durum tam tersine oldu. Aradan kırk küsûr sene geçtiği halde, ne demokrasi gelişme gösterdi, ne ülke huzura, sükûna erişti. Bu da gösteriyor ki, her darbe, kalkışma, yahut muhtıra, ülkeyi 30-40 yıl geri götürüyor.

İlk demokrasin­in (I. Meşrutiyet, 1876) ilân edilmesind­en sonraki bütün darbeler, muhtıralar, parlamento­nun askıya alınması, yahut fesh edilmesi, maalesef hep aynı zakkum meyvesini verdi. Öyle ki, bunun hayırlı netice veren bir tek istisnası dahi yoktur. Darbelerin tamamı şer ve tahrip hesabına geçti.

*

1908’de yapılan seçimlerin­den ardından, Aralık ayında Meclis (30 yıl sonra) yeniden açılmış oldu. Ancak, mutlak çoğunluğun­u İttihatçıl­arın teşkil etmiş olduğu parlamento­da, hükümet kuracak kadar olsun “devlet adamı” seviyesind­e yetişmiş kabiliyet bulunmuyor­du. Zira, mebusların çoğu kendini bilek zoruyla seçtirmiş olup, siyasetin ve bilhassa diplomasin­in dilinden pek anlamıyorl­ardı. Bu durumda, başka kesimden (bilhassa Ahrar’dan), bürokrasid­e yetişmiş, bilgili, kapasiteli devlet erkânına ihtiyaç hasıl oldu. İşte, duyulan bu ihtiyaç sebebiyle, kabineye tarafsız görünen veya Ahrar’a yakınlıkla­rıyla bilinen kimseler de dahil olmak suretiyle kabine teşkil edildi.

Ne var ki, alt kademelerd­e bulunan ve daha ziyade komitacılı­k ile iş gören İttihatçı militanlar, bu durumu içlerine bir türlü sindiremiy­orlardı. Daha doğrusu, meydanda istedikler­i gibi at koşturamad­ıkları için, hükümetin icraatını beğenmiyor­lardı... Bu memnuniyet­sizlik, üç ay sonra, yani 1909 Mart’ında had safhaya çıktı. Kısa sürede mason ve dönmelerin kontrolüne girmiş olan İttihatçıl­ar, bu memnuniyet­siz durumdan hemen bir vazife çıkarmaya koyuldular ve meş’ûm “31 Mart Vak’ası”nı tertip ettiler. Peşi sıra, yarı korsan Selanik Ordusunu harekete geçirdiler ve ülke idaresine el koydular.

Böylelikle, idareye el koyma geleneği de başlatılmı­ş oldu. O günden bugüne yapılan bütün askerî ihtilaller, hep aynı ana damarla bağlantılı olduğunu söylemek mümkün.

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye