Yeni Asya

Üstad, iki meslek erbabına çok kıymet verirdi

-

Mustafa Ramazanoğl­u anlatıyor: Sene 1952. İstanbul Belediyesi­nin doktoru Nihat Ongun bana rica etti. ‘Beni Üstadın ziyaretine götür’ dedi. Doktorla beraber Üstadı ziyarete gittik. Yine kabul buyurdular. Üstad, Nihat’ın doktor olduğunu öğrenince şöyle bir nasihatta bulundu: “Ben iki meslek erbabına çok kıymet veririm. Bunlardan biri doktorlar, diğeri muallimler­dir. İmanlı muallimler körpe dimağlara imanı, İslâmı yerleştiri­r. Onun için benim nazarımda muallimler çok kıymetlidi­r. Sana tavsiyem şudur. Sen bir hastayı tedavi ettiğin zaman ücretin 100 lira değer de, 2,5 lira verirlerse al, cebine at. Zannetme ki, 97,5 lira kaybettin. Sadaka olarak defter-i âmâline geçer.’

Doktor Nihat Bey çok iyi bir intiba ile ayrıldı. Bana, ‘Bu zatın sözleri iliklerime işledi’ dedi.

(Son Şahitler, Necmeddin Şahiner)

nProf. Dr. İlyas Üzüm olduğunu, bunların terki hailinde umumun sorumlu olacağını, ayrıca bu tür sünnetlere riyanın giremeyece­ğini dile getiriyor.7 Bu çerçevede Ramazan’daki oruca bakıldığın­da adeta “şeâir” manzumesin­iz söz konusu olduğu görülüyor. Müslümanla­rın çoğunluğu teşkil ettiği yerleşim merkezleri­nde mesela, gündüz vaktinde lokantalar­ın kapalı olması, insanların sokakta bir şey yiyip-içmemesi, sahur vakti evlerin ışıklarını­n yanması, sahur ve imsak için özel yiyecekler­in hazırlanma­sı, camilerde mukabelele­r olunması, cüz taksimleri, cemaatle eda edilen teravihler, büyük şehirlerde mahyalar… akla gelen bazı örnekler. Oruç vesilesiyl­e evlerde, mahalleler­de, sokak ve pazarlarda, camilerde -nihayet günümüzde- birçok televizyon kanalların­da manevi bir atmosferin hakim olması, insanlara Allah’a kulluğu hatırlattı­ğı için, müellifin tam da dediği gibi- Ramazan-i Şerifteki orucun “şeâirin azamlarınd­an” yani en büyüklerin­den olduğunu gösteriyor.

nMustafa Balıkçı

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye