BİR NUR MENZİLİ OLARAK BARLA
YENİ ASYA EĞİTİM, KÜLTÜR VE ARAŞTIMA VAKFI BÜNYESİNDE FAALİYET GÖSTEREN BARLA YENİ ASYA SOSYAL TESİSLERİNDE ONARIM VE TADİLAT İŞLEMLERİ SÜRÜYOR. TESİS YENİ SEZONDA YENİLENMİŞ HALİYLE MİSAFİRLERİNİ KARŞILAMAYA HAZIRLANIYOR. TARİHÇE-İ HAYAT’TA BARLA
SEYHAN ŞENTÜRK 13 MART 2024 ÇARŞAMBA
BARLA, “ehl-i imanın imdadına gönderilen Risale-i Nurların” ilk olarak neşrine başlandığı bir belde. Bir köy iken, bağrında misafir ettiği şereli misafiri sayesinde bugün dünya çapında ismi biliniyor. Evet Barla, Bediüzzaman Said Nursi’nin devrin müstebidleri tarafından nüfuzundan korkulduğu için“sürgün”e gönderildiği o gün için “kuş uçmaz, kervan geçmez” bir yer.
Tasarrufunun devam ettiğine inandığımız Üstadın kokusu Barla’nın dağına, taşına sinmiş. Barla Kabristan’ından Çam Dağına kadar her yerde Bediüzzaman var, telif ettiği Nurların akisleri var. Barla çarşısı ve sokakları Üstadlahayattar, onunla nefes alıp veriyor.
Barla önemli bir Nur menzili olarak her mevsim ziyaretçi akınına uğruyor. Kafileler halinde gelen misafirler, Üstadın kaldığı mekânları, kabristanı, Çam Dağını, Cennet bahçesini ziyaret ediyor, hatıra fotoğrafı çektirip paylaşıyorlar.
BARLA, ehl-i imanın manevî imdadına gönderilen Risale-i Nur Külliyatının telif edilmeye başlandığı ilk merkezdir.
Barla, millet-i İslâmiyenin, hususan Anadolu halkının başına gelen dehşetli bir dalâlet ve dinsizlik cereyanına karşı, Kur’ân’dan gelen bir hidayet nurunun, bir saadet güneşinin tulû ettiği beldedir.
Barla, rahmet-i İlâhiyenin ve ihsan-ı Rabbanînin ve lütf-u Yezdanînin bu mübarek Anadolu hakkında, bu kahraman İslâm milletinin evlâtları ve âlem-i İslâm hakkında, hayat ve mematlarının, ebedî saadetlerinin medarı olan eserlerin lemaan ettiği bahtiyar yerdir.
(…) Bediüzzaman Barla’ya 1926-1927 senelerinde nefyedilmiştir. Bu tarihler, Türkiye’de yirmi beş sene devam edecek bir istibdad-ı mutlakın icra-i faaliyetinin ilk seneleri idi. Gizli dinsiz komiteleri, “İslâmî şeairleri birer birer kaldırarak İslâm ruhunu yok etmek, Kur’ân’ı toplatıp imha etmek” plânlarını güdüyorlardı. Buna muvaffak olunamayacağını iblisâne düşünerek, “Otuz sene sonra gelecek neslin kendi eliyle Kur’ân’ı imha etmesini intâc edecek bir plan yapalım”demişler ve bu plânı tatbike koyulmuşlardı.